Metal TR.NET - Yerli Gruplarina Sahip CIK !  
  Giriş veya Kayıt Ol
::  Ana Sayfa  ::  Hesabınız  ::  Forumlar  ::  Haberler  ::  Kritik  ::  Fotoğraf Galerisi  ::  Hosting  ::  Köşe Yazıları  ::
Menü
 Site
tree-T.gif Ana Sayfa
 Forum
 Haber Gönder
 Haber Arşivi
tree-T.gif Etkinlik Takvimi
tree-T.gif Site Kadrosu
 Extra
 Hosting
 En İyi 10
 İnteraktif
petitrond.gif Demo & Mp3 Arşivi
petitrond.gif Video İzleme
petitrond.gif Fotoğraf Galerisi
 Destek
 Destekleyenler
 Linkekle
 Bizi Öner!
 
İçerik
. Yerli Gruplar
. Yabancı Gruplar
. Biyografiler
. Albümler
. Albüm Kritikleri
. Röportajlar
. Köşe Yazıları
. Köşe Yazıları Arşiv
. Dergiler
. Etkinlikler
· Gitar & TAB
 
Albüm Kritikleri
· KORN - The path of totality
· Hypocrisy-A Taste of Extreme Divinity (2009)
· Cyntia - Endless World (2012)
· Tiamat - The Scarred People
· Moonspell Alpha Noir-Omega White.
· Ghost - Opus Eponymous
· Testament - Dark Roots of Earth
· Lamb of God - Resolution
· Volbeat Live From Beyond Hell/Above Heaven
· Pentagram - MMXII
 
Kısa Haberler

[ Haber Arşivi ]
 
Son 10 Haber
· 100 Metal Sunar: GAEREA
[ 0 yorum - 1133 okuma ]
· Dark Tranquillity Türkiye Turnesi 2021
[ 0 yorum - 3441 okuma ]
· SECURIS yeni Albümünü yayınladı.
[ 0 yorum - 6087 okuma ]
· OPETH 22 Mart 2015′te İstanbul'da, 23 Mart'ta ise Ankara'da
[ 0 yorum - 14261 okuma ]
· Blind Guardian Istanbul konseri 14 Mayıs 2015
[ 0 yorum - 14804 okuma ]
· Blind Guardian 8 yıl aradan sonra yeniden Ankara’da
[ 0 yorum - 14114 okuma ]
· DYING FETUS 11 HAZİRAN 2015 İstanbul'da
[ 0 yorum - 15605 okuma ]
· Kurt Cobain belgeselinden ilk fragman geldi
[ 0 yorum - 15677 okuma ]
· Takıntı - Buhran klibi yayınlandı!
[ 0 yorum - 16794 okuma ]
· Wayne Static 48 yaşında hayatını kaybetti
[ 0 yorum - 17761 okuma ]

[ Devamı Haberler Bölümünde ]
 
Fotoğraf Galerisi

B Noktası



B Noktası



B Noktası



Heretic Soul @ Waldb ...



Heretic Soul



Heretic Soul



Heretic Soul @ Rock ...



Anoreksi Promo 2011



Anoreksi Promo 2011



Anoreksi Promo 2011


[ Fotoğraf Galerisi ]
 
Rastgele Biyografi


Moribund Oblivion
 
MetalTR Arama
 
Üyelik
 
Üye Olun
Kayıp Şifre

Güvenlik Kodu: Güvenlik Kodu
Güvenlik Kodunu Girin:
 
Üyelik:
Bugün: 0
Dün: 0
Bekleyen Üyelik(ler): 4
Toplam Üye: 42,762
En Son Üye: electric_wizard

Şu An Bağlı:
Misafir(ler): 214
Üye(ler): 0
Toplam: 214
 
Forumlardan
Last 10 Forum Messages

eskiler bi bakın la ?
Son mesaj atan; ImpLosioN

Şu anda ne dinliyorsunuz?
Son mesaj atan; ImpLosioN

MetalTR Discord kanalı bekleriz
Son mesaj atan; Belorin

Metal dinleyici kitlesi
Son mesaj atan; Belorin

Kiramen Katib-in (Ankara)
Son mesaj atan; SMITD

Ona On Cafe
Son mesaj atan; SMITD

Kurbağa Teorisi
Son mesaj atan; elvistuna

Rotting Christ 10 Aralık 2023'te İstanbul'da!
Son mesaj atan; KopuK

Rotting Christ 10 Aralık 2023'te İstanbul'da!
Son mesaj atan; KopuK

1 mart 2024 Cradle of Filth istanbul konseri
Son mesaj atan; KopuK


[ Metal TR.NET - Yerli Gruplarina Sahip CIK ! ]
 
Köşe Yazıları
 
metaltr.net :: Başlığı Görüntüle - Arthur Schopenhauer
 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları Üye ListesiCan Sıkıntısı Giderici!   
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olunÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun     GirişGiriş 
GünlüklerGünlükler    Günlük Kontrol PaneliGünlük Kontrol Paneli    GünlüğümGünlüğüm

Arthur Schopenhauer
Sayfa 1, 2  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    metaltr.net Forum Ana Sayfası -> Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
anguish
Hylobatidae


Kayıt: Oct 25, 2007
Mesajlar: 3337
Nerden: miklagard(Bakırköy)

MesajTarih: Pts Ekm 29, 2007 4:19 pm    Mesaj konusu: Arthur Schopenhauer Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #1   

Arthur Schopenhauer (1788 - 1860),
Alman filozof ve düşünür. Felsefe Tarihi'nde irrasyonalist ve karamsar olarak bilinir. En ünlü yapıtı henüz 30 yaşına varmadan yayınladığı İstenç ve Tasarım Olarak Dünya dır.

Schopenhauer, görünen dünyanın ardında yatan esas gerçekliğin İstenç (irade) olduğunu ileri sürdü. Schopenhauer'a göre bu İstenç akılsız, bilinçsiz bir öze sahipti ve kendisini Fenomenler dünyasında gösteriyordu. Bütün görünenlerin kaynağıydı. İnsan bedeni de onun eseriydi. Aklın denetimde olmayan bu istenç, (külli irade kast ediliyor.) insanları parmağında oynatıyor ve geçici tatminlerle veya ulaşılamayan hayâllerle, insanı hiçbir zaman dışına çıkamayacağı bir bıkkınlık ve acı döngüsüne sokuyordu . O'na göre; anlamsız, boş, acı-dolu, kötü bu hayattan kaçınmanın tek yolu vardı; o da istencimizi öldürmek. Bu onu Hinduizm, Budizm gibi dünyevi bir yaşamdan el çekmeyi ve bir keşiş gibi yaşamayı, başkalarına yardım etmeyi, mutluluğumuzu olabildiğince arttırmayı değil, acılarımızı olabildiğince azaltmayı öneren bir yaşam şeklini önermeye yöneltti. Felsefesi, aklın (Rasyonalizm) temele oturtulduğu felsefe tarihinde yeni bir bakış açısı anlamına geliyordu ve Psikoloji, Psikanaliz, Müzik, Edebiyat gibi entelektüel ve sanatsal alanlarda büyük etki gösterdi.



Hayatı


Nietzsche üzerinde büyük etkisi olduğu bilinir. Kendine özgülüğü ve düşünce yapısının çarpıcılığı ile felsefe tarihinde yerini alır. Schopenhauer, tuhaf bir şekilde tedirgin edici bir filozof olarak kendini gösterir. "İstenç ve tasarım olarak dünya" ve "Aşkın metafiziği" gibi yapıtlarıyla tanınır.

Felsefesinin ilkesel bir kavramı irade kavramıdır. Dünyanın özü ve gerçekliği irade iken, fenomenlerden oluşan dünya, tasarımdan başka bir şey değildir. İrade, Schopenhauer felsefesinde kendini bir zorunluluk olarak gösterir, ki onun düşüncesindeki kötümserliğin ve karamsarlığın kaynağı da esas olarak budur. İnsan, tamamen kurtulamayacak olsa da istencin/iradenin emrine boyun eğerek acı ve kederden kısmen kurtulabilir. Bu noktada Schopenhauer'ın düşüncelerinin belirli ölçüde, kaderciliğin ağır bastığı Doğu felsefelerine yakınlaştığı söylenebilir. Schopenhauer'a göre; birbirlerini en çok teshir edenler (büyüleyenler) birbirlerini en çok itmam edenler (tamamlayanlar)'dır


Düşünceleri

Schopenhauer'in eserlerinde, özellikle de "İstenç ve Tasarım Olarak Dünya"da ilk göze çarpan detay üslûbudur. Döneminde etkisi tartışmasız büyük olan Kant ve Hegel'in üslûblarına oranla çok daha yalın, çok da açık ve net bir üslûb ile kaleme alınmıştır Schopenhauer'in eser(ler)i. Aynı zamanda üslûbuna aşırıya kaçacak derecede bir "açık sözlülük" damgasını vurmuştur. Bu ilk yayımlandıklarında eserlerin fazla ilgi toplamamasının başlıca nedenlerindendir; Schopenhauer fazlasıyla açık sözlü idi, kesinlikle alçak gönüllü veya mütevazi değildi, düşünceleri devrim niteliğindeydi, ve zamanın belki de felsefi otoritesi olan Hegel için hiç de hoş lafızlarda bulunmuyordu.

Kant'ın "görüngüsel dünya üzerine algıladıklarımızın dışındaki gerçekleri kavrayamadığımız" fikrine katılmakla beraber, vücutlarımızın görüngüsel dünyanın gerçek birer parçası olduğunu ve vücutlarımız yoluyla görüngüsel dünyanın gerçeklerine yaklaşabileceğimizi düşünüyordu. Zaten, vücutlarımıza dair bilgilerimiz algısal olmaktan öte, hislerimizden kaynaklanan, içimizden kendiliğinden gelen bilgilerdir. Schopenhauer'e göre içimizdeki gerçeklik bilincimiz tarafından bastırılır. Fakat, bastırılan bu biliçdışı gerçekler (istenç) özellikle sanat yoluyla kavramsallaştırılmadan, sözcüklerle kısıtlanmadan, yeterli oranda dışa vurulabilir.

Schopenhauer'e göre bilinçdışı gerçekler, yani istenç, bilincin altında bastırılmış bir şekilde mevcuttur. İstem, hayatî bir güçtür; ayak direyen, zorlayan. Her türlü eylemimizin kökü bastırılmaya çalışılan veya dışa vurulmaya çalışılan bir istence dayanır. İstenç, bütün doğada bulunan, doyumsuz hayatî güçtür. Schopenhauer her türlü duygu durumunu istenç kavramıyla açıklayabiliyordu. Acı çekmek, istençin amacına giden yolun engellenmesi iken mutluluk ve sevinç istençin başarıya, yani amacına ulaşmasıdır. Biliçdışılığı, istençi, Schopenhauer'in kendi sözleriyle tanımlarsak: "Biliçdışılık, her şeyin başlangıçtaki ve doğal durumudur, dolayısıyla, aynı zamanda bir temeldir, ki ondan belli varlık türlerinde, en yüksek olgunlaşma olarak bilinç doğar. Bu yüzden bilinçdışılık daima baskın olmaya devam eder."

Açıkça görüldüğü gibi, bugünkü düşünce ve bilim dünyasının temelinde yatan bir çok görüşün temellerini atan ilk kişi Schopenhauer'di. Özellikle, Freud'e ve dolayısıyla, psikoanalize olan katkıları kuşkusuz çok büyüktür.

Schopenhauer'in özellikle hayat ve varolmak üzerine düşünceleri genel karamsarlığından çok daha amansız bir karamsarlığa sahiptir. Bu yüzdendir belki de, hayat üzerine olan karamsar düşünceleriyle çok ünlüdür. Aynı zamanda fazlaca ünlü olduğu bir konuda insansevmezliği idi. İnsanlara "iki ayaklı hayvanlar" diye hitab edişinden insansevmezliği fazlasıyla aşikârdır. Ayrıca, o insansevmezliği ve kişinin kendisini insanlardan izole etmesini, eksiklikten öte bir erdem olarak görmekteydi. Zaten Schopenhauer'e göre, erdemli ve olgun bir insan başkalarından hiçbir şey istemeyecek kadar tamamdır, kendi kendine yeterdir, bu yüzden de insanlarla birlikte olmaya veya onlarla çeşitli ilişkiler kurmaya gerek görmez.

Schopenhauer'in kadın, hayat, ölüm ve cinsellik üzerine bir çok farklı görüşü vardır. Her biri, hem biri önemli ve düşünce serüvenimize damga vurmuş görüşlerdir.

Schopenhauer ve Din

Her ne kadar Schopenhauer düşüncelerini ateist bir temele oturtmuş olsa (ki bu onun dönemi için büyük bir adımdı) ve dini "yığınların metafiziği" olarak tanımlasa da, özellikle Hristiyanlığa ve Budizme saygı ve yakınlık duyardı. Ona göre Hristiyanlık bir karamsarlık diniydi, bir çok dogma ve ibadet karamsarlık çerçevesi içinde yapılanmıştı ve yaşam açısından faydalı olabilirlerdi. Örnek olarak, Schopenhauer'a göre, "oruç", kişinin bilincine uymasını engelleyen, onu çoğunlukla hayâl kırıklığına uğratan ve yalnızca doymak bilmez bir döngü olan arzularının esaretinden ufak bir ölçüde de olsa korurdu; kişiyi arzularına karşı biraz daha güçlü kılar ve arzuları az da olsa zayıflatırdı. Hristiyanlığın ötesinde, düşüncelerini de fazlasıyla etkilemiş olan Budizme yoğun bir ilgi ve saygısı vardı. Budizm temelinde kişileri acıya ve hayâl kırıklığına sürüklediği için istençlerin yok edilmesini içeriyordu, istençlerin yok edildiği ve kişinin her anlamda kemâle erdiği "nirvana"yı hedefliyordu. Zaten, budizm ve diğer hint kökenli öğretilerin Schopenhauer'ı fazlasıyla etkilediği bilinen bir gerçektir. Gelecek günlerde Hint felsefesinin Avrupa'yı fazlasıyla etkileyeceği, ve Avrupa'da yeni kapılar açacağını düşünüyor; gelecek yüzyıllarda Sanskrit edebiyatının etkisinin, 15. yüzyıldaki Yunan edebiyatının etkisi kadar büyük olacağını söylüyordu. Özellikle ileriki yaşlarında dinsel dogmalara olan saygısı ve onlarda bulduğu garip ama önemli anlamlar arttı. Fakat, belirtmekte yarar var ki, ne felsefesi ne de kendisi ateist temelden ayrılmış sayılmazdı.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Facebook Profil
Sponsor Linkler







Tarih: Google ve Sponsor Baglantilari    Mesaj konusu: Sizde bu bölüme reklam verebilirsiniz !
: #   


Başa dön
SCRAPING
Zehir Hafiye
Zehir Hafiye


Kayıt: May 12, 2007
Mesajlar: 220


MesajTarih: Cmt Ksm 03, 2007 12:45 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #2   

bu adam istençlerine göre yaşama ,istençlerinin belirleniminden kurtul falan der ama esas yakalanması gereken nokta şudur....herkesin istençlerine bağlı yaşadığını söyler....bunu anladıktan sonra yani tüm insanların aslında aynı yapıda olduğunu anladıktan sonra bunu anlayan insan dünyaya daha farklı bi şekilde bakmaya başlar...bu noktadan sonra herşey değişir mutlu olunamaz vs vs diyor....aslında bi çok yönüyle haklı...

En son SCRAPING tarafından Prş May 22, 2008 4:33 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
aletheia
 


Kayıt: Jan 16, 2007
Mesajlar: 1228


MesajTarih: Cmt Ksm 03, 2007 8:37 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #3   

felsefe tarihinin, insana ilişkin olarak en kötümser filozofu. nietzsche üzerindeki etkisi dışında freud ve psikanaliz üzerinde de etkili olmuş. shopenhauer'in istenç kavramı yerine "arzu" kavramı geçmiştir bir bakıma. felsefesinde doğu bilgeliği izleri çok fazla var, upanişadları ve vedaları okurmuş hep ve büyük ilgisi varmış doğu felsefesine. köpeğinin adı atma imiş. bu da bir ruhla ilgili isimdi sanırım yanlış hatırlamıyorsam hint felsefesiyle ilgili.
felsefesini biçimlendiren 3şey var;platon'daki "iyi" ideası, kant'taki görünüş ve kendinde-şey ayrımı ve doğu bilgeliği.
ayrıca felsefi antropolojinin fikir babasıdır.

isteme ve tasarım olarak dünya, "dünya benim tasarımımdır" cümlesiyle başlar. hareket noktası tamamen bilgikuramsal/epistemolojiktir. herşey, zaman ve mekanda olmak bakımından bizim tasarımımızdır. ve ancak bu sayede bilgi konusudur. tasarım olarak dünya, dünyanın bir yönüdür, bir de onun özü olan yönü vardır, o da isteme(wille)dir. dünyadaki herşey istemenin bir görünümüdür. yani varlığın esas olarak özü isteme/istençtir. nereye baksak istemenin nesneleşmiş bir halini görürüz. ide bir şeyi "o şey" yapandır, herşeyin ilk örneğidir. tek tek insanlar, insan idesinin görünümüdür. görünüş ise aldatıcı bir imgedir, bir perdedir. biz de sadece o perdeyi tasarlarız. onun arkasında istenç yatmaktadır.

akıl yoluyla bilim yaparız,iletişim kurarız,tarihi algılarız fakat varlığın özünü kavrayamayız. herşeyi bilen insanlar da olabilir ancak aslında hiçbirşeyi kavrayamamışlardır. büyük insanlar; sanatkarlar, yaratıcı kişiler varlığın özünü kavrayıp bu şekilde dünyanın aynası olabilirler. ancak bunu sağlayan akıl değil, intüitif yani sezgisel bilgidir. akıl yapısı gereği ancak aldıktan sonra verebilir, önce görmeye dayalı birşeyler elde edilmeli akıl sonradan devreye girmelidir. akıl sahibi olmakla ulaştığı soyut bilgi insanı erdemli kılmayacaktır. bu felsefe tarihine tamamen zıt düşen bir görüştür, platon'dan beri süregelen bilgi=erdem=mutluluk denklemine karşıdır çünkü. mutluluk ise schopenhauer için zaten olmayan bir şeydir, yaşam bütününde acıdır.

insanlar yaşamak için bir takım şeyleri yapmak zorundadır. hayvanları yer, bitkileri yer. hayvanlar da hayvanları yer, bitkileri yer. isteyen yönüne dur deyip de bilen yönünü öne çıkardığında bu yeme-yenilme dünyasında her iki taraftada aynı olan bir şey görür insan, hepsinin özünün aynı şey olduğunu. bunu kavradığı vakit dünyanın özünü de görmüş olur ve kendisinde bu oyuna dur deme ihtiyacı hisseder. oyuna katılmak istemez. bu şekilde istemeye "hayır" deme gücüne göre insanlar ayrı ayrıdır. akıllı insan, ulu insan, deha insan gibi. bilgi sayesinde değişen, isteyen yanlarına egemen olan ve dünyanın aynası olan bu kişiler özgür kişilerdir schopenhauer'e göre.

böyle bilgiye ulaşabilmenin bir yolu büyük acılar çekmektir. kişi ya kendi acı çektiğinde ya da başkalarının acılarını gördüğünde dünyanın özünü öğrenir. intüitif bilgiye sanatçılar ulaşabilir. çünkü onlar tek tek şeylerdeki bütünü, onun arkasında yatan ideyi,istenci görebilir. sanat da tekte bütünü gösterdiği için sanatçı bu kavrayışa sahiptir.

schopenhauer sözde hegel'e ve alman idezlizmine karşıdır ancak o da aynı kavramlardan bahsediyor.
dünyadaki herşey yeter neden ilkesine dayanır der schopenhauer. sıkı bir determinizm vardır, rastlantısallık söz konusu olamaz. bu nedenselliğin dışına zaman zaman çıkılabilir olması insanda bir olanak olarak vardır. belirli bir insanın bu dünyada oluşu rastlantısaldır, bu dünyada olmayabilirdi de yani olmalarının zorunluluğu yoktur. ancak dünyaya bir kez geldikten sonra nedensellik başlamaktadır. aynı şekilde bi kişinin karakteri de ona hazır olarak verilmemiştir, herkes, olduğu kişi olmada özgürdür. ancak karakter bir kez oluşunca, artık ona göre eylemde bulunur. burada yine zorunluluk var. özgür kişiler, karakterini/kişiliğini silen kişilerdir. çünkü dünyanın özünü kavrayan bir kimse, başkasını gördüğünde artık "bir ben daha!" diyecektir. ben-sen ayrımını bitirecektir herşeyin aynı ideye dayandığını görünce. bu kimseler için schopenhauer, "kendilerinde dünyayı yenen insanlar" diyor.

+pek sevmem kendisini
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
SCRAPING
Zehir Hafiye
Zehir Hafiye


Kayıt: May 12, 2007
Mesajlar: 220


MesajTarih: Cmt Ksm 03, 2007 11:20 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #4   

aletheia demiş ki:
felsefe tarihinin, insana ilişkin olarak en kötümser filozofu. nietzsche üzerindeki etkisi dışında freud ve psikanaliz üzerinde de etkili olmuş. shopenhauer'in istenç kavramı yerine "arzu" kavramı geçmiştir bir bakıma. felsefesinde doğu bilgeliği izleri çok fazla var, upanişadları ve vedaları okurmuş hep ve büyük ilgisi varmış doğu felsefesine. köpeğinin adı atma imiş. bu da bir ruhla ilgili isimdi sanırım yanlış hatırlamıyorsam hint felsefesiyle ilgili.
felsefesini biçimlendiren 3şey var;platon'daki "iyi" ideası, kant'taki görünüş ve kendinde-şey ayrımı ve doğu bilgeliği.
ayrıca felsefi antropolojinin fikir babasıdır.

isteme ve tasarım olarak dünya, "dünya benim tasarımımdır" cümlesiyle başlar. hareket noktası tamamen bilgikuramsal/epistemolojiktir. herşey, zaman ve mekanda olmak bakımından bizim tasarımımızdır. ve ancak bu sayede bilgi konusudur. tasarım olarak dünya, dünyanın bir yönüdür, bir de onun özü olan yönü vardır, o da isteme(wille)dir. dünyadaki herşey istemenin bir görünümüdür. yani varlığın esas olarak özü isteme/istençtir. nereye baksak istemenin nesneleşmiş bir halini görürüz. ide bir şeyi "o şey" yapandır, herşeyin ilk örneğidir. tek tek insanlar, insan idesinin görünümüdür. görünüş ise aldatıcı bir imgedir, bir perdedir. biz de sadece o perdeyi tasarlarız. onun arkasında istenç yatmaktadır.

akıl yoluyla bilim yaparız,iletişim kurarız,tarihi algılarız fakat varlığın özünü kavrayamayız. herşeyi bilen insanlar da olabilir ancak aslında hiçbirşeyi kavrayamamışlardır. büyük insanlar; sanatkarlar, yaratıcı kişiler varlığın özünü kavrayıp bu şekilde dünyanın aynası olabilirler. ancak bunu sağlayan akıl değil, intüitif yani sezgisel bilgidir. akıl yapısı gereği ancak aldıktan sonra verebilir, önce görmeye dayalı birşeyler elde edilmeli akıl sonradan devreye girmelidir. akıl sahibi olmakla ulaştığı soyut bilgi insanı erdemli kılmayacaktır. bu felsefe tarihine tamamen zıt düşen bir görüştür, platon'dan beri süregelen bilgi=erdem=mutluluk denklemine karşıdır çünkü. mutluluk ise schopenhauer için zaten olmayan bir şeydir, yaşam bütününde acıdır.

insanlar yaşamak için bir takım şeyleri yapmak zorundadır. hayvanları yer, bitkileri yer. hayvanlar da hayvanları yer, bitkileri yer. isteyen yönüne dur deyip de bilen yönünü öne çıkardığında bu yeme-yenilme dünyasında her iki taraftada aynı olan bir şey görür insan, hepsinin özünün aynı şey olduğunu. bunu kavradığı vakit dünyanın özünü de görmüş olur ve kendisinde bu oyuna dur deme ihtiyacı hisseder. oyuna katılmak istemez. bu şekilde istemeye "hayır" deme gücüne göre insanlar ayrı ayrıdır. akıllı insan, ulu insan, deha insan gibi. bilgi sayesinde değişen, isteyen yanlarına egemen olan ve dünyanın aynası olan bu kişiler özgür kişilerdir schopenhauer'e göre.

böyle bilgiye ulaşabilmenin bir yolu büyük acılar çekmektir. kişi ya kendi acı çektiğinde ya da başkalarının acılarını gördüğünde dünyanın özünü öğrenir. intüitif bilgiye sanatçılar ulaşabilir. çünkü onlar tek tek şeylerdeki bütünü, onun arkasında yatan ideyi,istenci görebilir. sanat da tekte bütünü gösterdiği için sanatçı bu kavrayışa sahiptir.

schopenhauer sözde hegel'e ve alman idezlizmine karşıdır ancak o da aynı kavramlardan bahsediyor.
dünyadaki herşey yeter neden ilkesine dayanır der schopenhauer. sıkı bir determinizm vardır, rastlantısallık söz konusu olamaz. bu nedenselliğin dışına zaman zaman çıkılabilir olması insanda bir olanak olarak vardır. belirli bir insanın bu dünyada oluşu rastlantısaldır, bu dünyada olmayabilirdi de yani olmalarının zorunluluğu yoktur. ancak dünyaya bir kez geldikten sonra nedensellik başlamaktadır. aynı şekilde bi kişinin karakteri de ona hazır olarak verilmemiştir, herkes, olduğu kişi olmada özgürdür. ancak karakter bir kez oluşunca, artık ona göre eylemde bulunur. burada yine zorunluluk var. özgür kişiler, karakterini/kişiliğini silen kişilerdir. çünkü dünyanın özünü kavrayan bir kimse, başkasını gördüğünde artık "bir ben daha!" diyecektir. ben-sen ayrımını bitirecektir herşeyin aynı ideye dayandığını görünce. bu kimseler için schopenhauer, "kendilerinde dünyayı yenen insanlar" diyor.

+pek sevmem kendisini



yazındaki bi çok yere katılmamak elde değil..özellikle hegele ettiği laflar çok haksız...abdullah kaygı hocamızda bize sürekli böyle derdi...hegele laf ediyor ama kendiside hegelden farklı birşey demiyor aslında derdi...haklıda doğrudur....lakin yazında platonun iyi ideası oke kabul...felsefeyi sağlam etkiledi...yalnız kant ın kendine şey ayrımı aslında daha eskilerde de vardı....üstü kapalı olarak tabiki...bu olay aslında dış dünyanın bilinemezliği gibi sorunlarla ilgili...dış dünyanın varlığı vs vs...18.yy felsefesined start aldı gibi görünüyor ama aslında kaynağı ortaçağa kadar dayanıyor...yani platinos un başlattığı o tanrı kanıtlama işleri vs vs aslında dış dünyanın varlığına bi çözüm getirmek içindi...aslında bi nevi kendinde şey ortaçağda da vardı üstü örtülü biçimde....lakin evet kant bunu daha detaylı göstererek büyük etki yarattı haklısın ama ne biliyim daha bi eskide de olunca pek kanta ait birşey gibi görülmesi benim açımdan biraz garip geliyor....ama haklısın yani haksızsın diyemem kant ile ön plana çıktı bu kendinde şey bahsi ama kanttan öncesinde de vardı...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
bindokuzyuz84
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Aug 12, 2006
Mesajlar: 3046
Nerden: anKARA

MesajTarih: Cum Mar 28, 2008 1:58 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #5   

"kişi zeki olduğu ölçüde yalnızlaşır" diyerek çoğu insana hönk ! yaptırtığı bilinir..

dilem'in başlığı neden açtığını az/çok anlayabiliyorum..
_________________
..Notalarına yaklaş aşkın !
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger
ahriman
Zehir Hafiye
Zehir Hafiye


Kayıt: Nov 13, 2004
Mesajlar: 204


MesajTarih: Cum Mar 28, 2008 10:51 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #6   

Doğar doğmaz kaybetmeye başlarız A.S
_________________
Kuş öldürenler şair olur..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
MetALgOds
Köşe Yazarı


Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"

MesajTarih: Cum Mar 28, 2008 11:12 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #7   

aristokrat yazarlardandır yani böyle düşünenlerden .nietzche nin getirdiklerinin duygudaşlığının yapan filozof aynı zamanda nietzsche nin en iyi referansıdır. harika saptalamalrı olan filozofun en iyi emosyonalsitlerden olduğu bilinir.zeki ve yetenekli insanlara sürekli atıflarda bulunarak yazdığı tüm eserleri harika ve göz alıcıdır.felsefeye ilgi duyanların okuması gereken başucu kitaplarıdır.
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !

http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
MetALgOds
Köşe Yazarı


Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"

MesajTarih: Cum Mar 28, 2008 11:14 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #8   

"Müzik, her yerde anlaşılabilen, gerçek anlamda ortak olan dildir: Bu nedenle üzerine tüm ülkelerde ve tüm yüzyıllar boyunca ciddi bir şekilde konuşuldu ve anlamlı, çok şey ifade eden bir melodi, kısa sürede tüm dünyaya yayılmaktadır. Buna karşın anlam yoksunu ve bir şey ifade edemeyen bir melodinin içeriği çok daha anlaşılabilir bir şeydir. Fakat melodinin dili kelimeler kullanmaz, daha ziyade istemin tek gerçekleri olan mutluluk ve acılardan bahseder: Bu nedenle beyinlerimize çok fazla bir şey söylemez, kalbimize seslenir. Aksini beklemek müziği alet etmektir…

A. Schopenhauer
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !

http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bindokuzyuz84
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Aug 12, 2006
Mesajlar: 3046
Nerden: anKARA

MesajTarih: Cum Mar 28, 2008 2:41 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #9   

/ Hayatın Acıları Üzerine

Hayatın birinci yarısı, mutluluğa karşı duyulan yorulmak bilmez bir özlem olduğu halde, ikinci bölümü acı dolu bir korku duygusuyla kaplıdır.

Çünkü, mutluluk denilen her şeyin kuruntu olduğu ve acıdan başka gerçeğin bulunmadığı fark edilmiştir artık.
Aklı başında insanların, yakıcı zevklerden çok acısız bir hayata yönelmeleri bundan ötürüdür.
Gençliğimde, kapımın zilinin her çalınışında, gönlüm sevinçle doluyor ve kendi kendime, "Oh ne iyi! İşte yeni bir olay!" diyordum.



Ama yıllar geçip de, olgunlaştığım zaman, her zil sesinden sonra şöyle düşündüm:
"Yine ne var?"
İnsan yaşlandıkça, tutkuların ve isteklerin nesnesi farksızlaştıkça; bu isteklerin ve tutkuların bir bir ortadan kayboldukları, duyarlığın güdükleştiği, hayat gücünün zayıfladığı, görüntülerin solduğu, izlenimlerin etki yapmadan gelip geçtiği, günlerin gittikçe daha hızlı aktığı, olayların önemlerini kaybettiği ve her şeyin renksizleştiği görülür.
Günlerin yükü altında sallanarak yürür insan ya da bir köşeye çekilip dinlenir.
Geçmiş varlığının gölgesi ya da hayaleti haline girer.
Kendinden geçme, sonsuz uyku haline dönüşür bir gün.

(...)

Dante, dile getirdiği cehennemin örneğini ve konusunu, bizim gerçek dünyamızdan başka nerede arayabilirdi?
Nitekim, bize çok eksiksiz bir cehennem görüntüsü sundu.
Ama cenneti ve cennetin mutlu hayatını dile getirmesi gerektiği zaman, aşılması olanaksız bir güçlükle karşılaştı.
Çünkü içinde yaşadığımız şu dünya ile cennet arasında, hiçbir benzerlik yoktu.
Cennetteki mutlu hayatı anlatacağı yerde, atalarının, sevgilisi Beatrice'in ve çeşitli ermişlerin verdiği bilgileri iletti bize.

İçinde yaşadığımız dünyanın, ne biçim bir dünya olduğu, böylece açık bir şekilde anlaşılıyor, değil mi ?

(...)

Şu dünyayı Tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar. Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır:
"Bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın.?"

(...)

İstemek, temeli bakımından acı çekmektir ve yaşamak, istemekten başka bir şey olmadığına göre, hayatın tümü, özü bakımından acıdan başka bir şey değildir.

İnsan ne kadar yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır.
İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır.



..Arthur Schopenhauer



..son iki paragraf koparıp atıyor herşeyi..
_________________
..Notalarına yaklaş aşkın !
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger
Blackdeep
Sebil-i Sübyan
Sebil-i Sübyan


Kayıt: Apr 17, 2008
Mesajlar: 57


MesajTarih: Pts May 19, 2008 9:20 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #10   

Benim adamım =)
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
anguish
Hylobatidae


Kayıt: Oct 25, 2007
Mesajlar: 3337
Nerden: miklagard(Bakırköy)

MesajTarih: Cum Ağu 29, 2008 6:10 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #11   

“Aşkın metafiziği” ve “Yaşam bilgeliğinden aforizmalar” adlı kitaplarından seçme bölümler;

"İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, varolmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır."
"Dünyanın özü kötüdür, yapılması gereken en iyi şey yaşam istencini reddetmektir”
“Can sıkıntısı insanın en büyük düşmanıdır.”
"Herkes kendinde eksik olanı sever.”
"Beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece, kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız"
"Trajedinin eğilimi ve son amacı, bizi; razı olmaya yöneltmek, yaşama iradesini olumsuzla-yacak hale getirmek olduğu halde, komedi, bunun tam tersine, yaşamaya yöneltir ve yüreklendirir bizi. Gerçi komedinin de, bütün öteki hayat betimlenimleri gibi, gözlerimizin önüne bir yığın acıyı ve iğrençliği serdiği doğrudur. ama komedi, bütün bunları geçici kötülükler gibi gösterir bize. Sonunda, hepsinin, neşe ile biten şeyler olduğunu, her zaman yengi kazanan umutlar gibi görülmeleri gerektiği anlatılır. Bundan başka, hayatın sayısız terslikleri arasından sadece gülünebilecek ve neşelenmeye yol açacak yanları seçer. Böyle-ce, koşullar ne olursa olsun, sevincimizi ve iyimserliğimizi sağlamak ister. bütün olarak ele alındığı zaman, hayatın çok iyi olduğunu ve her şeyden önce, eğlenilecek garip bir yanı bulunduğunu ileri sürer. Ne var ki, daha sonra neler olup bittiğini görmememiz için, mutlu ve sevinçli bir olayla perdeyi kapamak gerekir. Oysa trajedi, artık başka bir olayın ortaya çıkamayacağı biçimde sona erer."
“Şu dünyayı tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.”
“Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: bunca mutsuzluğu ve boğuntuyu ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"
“Dinsel düşüncelerden doğan her çeşit hareketin,bir ödül beklendiği için ya da bir cezadan korkulduğu için yapıldığını söylemek ve bu çeşit hareketlerin tam anlamıyla ahlaksal sayılamayacağını ileri sürmek kabildir . Ama buna karşılık, her yerde her ulusta, hayatin her durumunda,her çeşit kargaşada ve önemsiz olayda, acıma duygusunun iyi sonuçlarını nasıl ortaya koyduğunu; haksızlıklar nasıl önlediğini ve ödül olma düşüncesi söz konusu olmaksızın iyi davranışlara nasıl yol açtığını gören kimse, katışıksız ahlak değerinin, bu duyguda bulunduğunu nasıl kavramaz.'
"Hayat, ıstırapla can sıkıntısı arasında bir danstır."
"Hayat bir derttir; çünkü, mahrumiyet ve ıstırap bize biraz sükun verdiği an can sıkıntısı
baslar."
"Her dramatik veya destani eser, sadece mutluluk uğruna savaşı anlatır. Fakat hiç bir zaman mutluluğun kendisini anlatamaz. bu eserler, kahramanlarını bin bir zorluk ve tehlike içinde hedefe götürüler ve hedefe ulaşınca hemen perdeyi indirirler. Çünkü kahraman ulaştığı parlak hedeften sonra umduğu mutluluğu bulamamış ve hali eskisinden daha iyi olmamıştır."
“Kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. insan hayatı, bir tür hata olmalı."




okunması gereken iki kitap.
_________________
Ölüm dansı yapan kelebekler gibi, yüzüm hep ışığa doğru...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Facebook Profil
sentenced_1303
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Aug 04, 2005
Mesajlar: 636
Nerden: Eskişehir

MesajTarih: Cum Ağu 29, 2008 7:36 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #12   

Teşekkürler anguish, güzel alıntılar... İkisi de gerçekten çok güzel kitaplar. Aşkın dahice ama bir o kadar da tartışmalı bir yorumu diyebiliriz Aşkın Metafiziği üzerine. Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar ise gerçekten iddialı isminin altındaki yükten kolayca kalkabilen bir kitap, ders çıkarılması gereken birçok öğüt barındırıyor. Hayat üzerine okuduğum en güzel kitaplardan diyebilirim.
_________________
R.I.P Miika Tenkula (1974-2009)
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
anguish
Hylobatidae


Kayıt: Oct 25, 2007
Mesajlar: 3337
Nerden: miklagard(Bakırköy)

MesajTarih: Cum Ağu 29, 2008 7:54 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #13   

ozman bir de varolmanın acısını oku .... bu kitabı 3 ayda bitirdim ve bana kafayı yedirtmişti. ama bir dönemdir insan hayatında bu kitap.
_________________
Ölüm dansı yapan kelebekler gibi, yüzüm hep ışığa doğru...
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Facebook Profil
sentenced_1303
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Aug 04, 2005
Mesajlar: 636
Nerden: Eskişehir

MesajTarih: Cum Ağu 29, 2008 8:39 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #14   

Evet onu da okudum, arkasına da bayağı not almışım. Gayet güzel bir kitaptır. Schopenhaur'in düşüncelerini anlama yolunda çok değerli.
_________________
R.I.P Miika Tenkula (1974-2009)
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Sebil-i Sübyan


Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96


MesajTarih: Cum Ağu 29, 2008 8:47 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #15   

Felsefenin kilometre taşlarından biridir kendileri...etkisi baya büyüktür...
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal

The Ideabender
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
comfortinBRUTALiTY
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Jul 25, 2006
Mesajlar: 1560


MesajTarih: Cmt May 23, 2009 5:24 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #16   

"kişi zeki olduğu ölçüde yalnızlaşır" hiçbir zaman katılamayacağım bir cümle,hayır.Buna rağmen eleştirdikleri görüşleri onu okunmaya üzerinde düşünmeye zorlar.
_________________
dm.wasp.gen.tr
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Myspace Profil
MetALgOds
Köşe Yazarı


Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"

MesajTarih: Cmt May 23, 2009 8:51 am    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #17   

Felsefenin hayatla olan yoldaşlığını en iyi tasvir eden Filozoftur...Mutluluğun kaynağını insanın ta kendisinde arayan tek filozoftur diyebilirim...orjinaldir ama bir o kadar da fazlaca duygusaldır....
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !

http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Skjaldmaer
ss...


Kayıt: Jun 07, 2007
Mesajlar: 1520


MesajTarih: Pzr May 09, 2010 4:37 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #18   

alman sembolist ; zor ve anlasılmaz.
_________________
boris olshansky
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
karaphum
Seçici Geçirgen


Kayıt: May 31, 2007
Mesajlar: 647
Nerden: Senin geldiğin yerden

MesajTarih: Pzr May 09, 2010 8:24 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #19   

comfortinBRUTALiTY demiş ki:
"kişi zeki olduğu ölçüde yalnızlaşır" hiçbir zaman katılamayacağım bir cümle,hayır.


zeka, insanın etrafında gelişenleri irdelemesiyle doğru orantılıdır.

özellikle insan ilişkilerinde kendini göstermektedir sevgili schopenhaur 'un dediği gibi...zeki insan seçicidir. üzerinde çok düşünür.bu avantaj olduğu kadar dezavantajdır. çok seçici olur, kimseyi beğenmez, zaman zaman doğru olanı yanlış da yaptırır bu zeka. çünkü çok irdeler.

bu sadece zeki insanlara özgü birşey diye bir kaide yok. tecrübe kazanmış insanlarda da görülür. birçok insanın farketmediği birşey vardır. zihin yeni tecrübeler edinerek geliştikçe yalnızlık da bir o kadar artmaktadır.

Tecrübe kazanmış insanların durumu daha vahimdir bence. kişiler ona yetmemeye başlar. çünkü zaman geçiyordur, her olayda yeni tecrübe ediniyor, bu da düşünce yapısını değiştiriyordur. mantıklı gelenler daha mantıklı, kısmen mantıklı ya da mantıksız olmuştur. insanlar düşüncesini karşılayamazdır. yabancılaşır... herşeyden önce kendine....
_________________
Şu anki hislerin, oluşmakta olanın mükemmel yansımasıdır.

Emerson
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder MSN Messenger
comfortinBRUTALiTY
Forum Hayvanı
Forum Hayvanı


Kayıt: Jul 25, 2006
Mesajlar: 1560


MesajTarih: Pzr May 09, 2010 10:00 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver
Mesaj: #20   

yalnızlık bu kadar sığ bi eşitlikte değil,böyle birşey de değil.
_________________
dm.wasp.gen.tr
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Myspace Profil
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    metaltr.net Forum Ana Sayfası -> Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji Tüm saatler GMT +1 Saat
Sayfa 1, 2  Sonraki
1. sayfa (Toplam 2 sayfa)


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2002 phpBB Group
Türkçe Çeviri : Onur Turgay & Erdem Çorapçıoğlu
phpBB template by Spectre :: Ported for PHP-Nuke by nukemods.com
Forums ©
MetalTR.NET'de yayınlanan tercümeler, biyografiler, köşe yazıları, resimler ve sair materyaller izinsiz ve kaynak gösterilmeksizin kullanılamaz.
Copyright © 2004-2012 MetalTR.NET
| Yasal Uyarı



Sitemap - forumtags -
Web site engine code is Copyright © 2003 by PHP-Nuke. All Rights Reserved. PHP-Nuke is Free Software released under the GNU/GPL license.
Sayfa Üretimi: 0.16 Saniye
Untitled Document