Giriş
veya
Kayıt Ol
::
Ana Sayfa
::
Hesabınız
::
Forumlar
::
Haberler
::
Kritik
::
Fotoğraf Galerisi
::
Hosting
::
Köşe Yazıları
::
Menü
Site
Ana Sayfa
Forum
Haber Gönder
Haber Arşivi
Etkinlik Takvimi
Site Kadrosu
Extra
Hosting
En İyi 10
İnteraktif
Demo & Mp3 Arşivi
Video İzleme
Fotoğraf Galerisi
Destek
Destekleyenler
Linkekle
Bizi Öner!
İçerik
.
Yerli Gruplar
.
Yabancı Gruplar
.
Biyografiler
.
Albümler
.
Albüm Kritikleri
.
Röportajlar
.
Köşe Yazıları
.
Köşe Yazıları Arşiv
.
Dergiler
.
Etkinlikler
·
Gitar & TAB
Albüm Kritikleri
·
KORN - The path of totality
·
Hypocrisy-A Taste of Extreme Divinity (2009)
·
Cyntia - Endless World (2012)
·
Tiamat - The Scarred People
·
Moonspell Alpha Noir-Omega White.
·
Ghost - Opus Eponymous
·
Testament - Dark Roots of Earth
·
Lamb of God - Resolution
·
Volbeat Live From Beyond Hell/Above Heaven
·
Pentagram - MMXII
Kısa Haberler
[
Haber Arşivi
]
Son 10 Haber
·
100 Metal Sunar: GAEREA
[ 0 yorum - 759 okuma ]
·
Dark Tranquillity Türkiye Turnesi 2021
[ 0 yorum - 3070 okuma ]
·
SECURIS yeni Albümünü yayınladı.
[ 0 yorum - 5718 okuma ]
·
OPETH 22 Mart 2015′te İstanbul'da, 23 Mart'ta ise Ankara'da
[ 0 yorum - 13856 okuma ]
·
Blind Guardian Istanbul konseri 14 Mayıs 2015
[ 0 yorum - 14394 okuma ]
·
Blind Guardian 8 yıl aradan sonra yeniden Ankara’da
[ 0 yorum - 13726 okuma ]
·
DYING FETUS 11 HAZİRAN 2015 İstanbul'da
[ 0 yorum - 15236 okuma ]
·
Kurt Cobain belgeselinden ilk fragman geldi
[ 0 yorum - 15284 okuma ]
·
Takıntı - Buhran klibi yayınlandı!
[ 0 yorum - 16408 okuma ]
·
Wayne Static 48 yaşında hayatını kaybetti
[ 0 yorum - 17360 okuma ]
[
Devamı Haberler Bölümünde
]
Fotoğraf Galerisi
B Noktası
B Noktası
B Noktası
Heretic Soul @ Waldb ...
Heretic Soul
Heretic Soul
Heretic Soul @ Rock ...
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
Anoreksi Promo 2011
[ Fotoğraf Galerisi ]
Rastgele Biyografi
Vader
MetalTR Arama
Üyelik
Üye Olun
Kayıp Şifre
Güvenlik Kodu:
Güvenlik Kodunu Girin:
Üyelik:
Bugün:
0
Dün:
0
Bekleyen Üyelik(ler):
3
Toplam Üye:
42,762
En Son Üye:
electric_wizard
Şu An Bağlı:
Misafir(ler):
404
Üye(ler):
0
Toplam:
404
Forumlardan
SSS
Arama
Üye Listesi
Kullanıcı Grupları
Can Sıkıntısı Giderici!
Profil
Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun
Giriş
Günlükler
Günlük Kontrol Paneli
Günlüğüm
Felsefede Materyalizm-İdealizm Savaşı
Sayfa
Önceki
1
,
2
,
3
Sonraki
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Önceki başlık
::
Sonraki başlık
Yazar
Mesaj
MetALgOds
Köşe Yazarı
Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"
Tarih: Prş Mar 27, 2008 9:02 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#21
http://mastersofart.tr.gg/ELE%26%23350%3BT%26%23304%3BR%26%23304%3BLER%26%23304%3BN-I%26%23350%3BI%26%23286%3BINDA-B%26%23304%3BR-D%26%23304%3BS%26%23304%3BPL%26%23304%3BN.htm
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !
http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Sponsor Linkler
Tarih: Google ve Sponsor Baglantilari
Mesaj konusu: Sizde bu bölüme reklam verebilirsiniz !
:
#
Başa dön
MetALgOds
Köşe Yazarı
Kayıt: Apr 18, 2005
Mesajlar: 782
Nerden: "Kisaroyim"
Tarih: Prş Mar 27, 2008 4:41 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#22
HEGEL’in Felsefesinden Bazı İpuçları ve Marksizmle Karşılaştırılması
1. Gerçek varlık mutlak ruh yani akıldır. Her şey onun türevidir.(madde, insan…)
2. Bu ruh kendini dışa vururken birçok şey üretir. İlk önce mutlak ruh vardır. Sonra insanlar daha sonra, özgürlüğünü kaybeder. Ancak bu ruh yani akıl özgürlüğünü devlette bulur.
3. Ona göre devlet yeryüzü tanrısıdır.
4. Mutlak ruh kendi dışında şeyler meydana getirirken kendine yabancılaşır.
5. Devlet ahlakın en yüksek olduğu yerdir. İnsanı maddeyi ve toplumsal ilişkileri hiçe sayıp sadece ussal tözü üst dereceye çıkarmıştır. Görünmeyenle ilgilenip tutucu bir idealizmi savunmuştur. İdealizmi ise devletin köleliğindeki akıl ve onun türevleridir.
6. Değişime karşı kapalıdır. Çünkü yukarıda bahsettiği düzen akla uygun ve tartışmasızdır.(papaz öğretisi ve skolâstiktir.)
7. Materyalist felsefeye karşı bir savunudur.
8. Çelişkiler sadece düşüncede değil gerçek dünyada da vardır.Diyalektik gelişme sürecini Hegel’e borçludur.Ancak diyalektiği baş aşağı durduğu için Marks onu tabana oturtmuştur.(içini materyalist malzemeyle doldurarak)
9. Eski bir kilise anlayışı olmakla birlikte papaz öğretisidir.
10. Gerçek dünya fikirlerin dünyasıdır.Materyalizmde ise maddi dünyadır.Ve buna karşı çıkılmalıdır.(Marx)
11. İdealizm ve materyalizm taban tabana zıt bir anlayıştır.
12. İdealizm mistik ve dinseldir.
13. Kusursuz bir ahlak ve yüksek bir ideal vardır.
14. Kilise görüşlerini idealizm doğrultusunda geliştirdi.
15. İdealizm doğruğuna köleci düzenin hâkim olduğu antik Yunanda başlar.
16. Kısmen bilimsel olsa da(diyalektik hariç)genel olarak gayri bilimseldir.
17. Ortaçağda izin verilen tek akımdır. Rönesans da ise materyalizmdir.
18. Radikal(devrimci) görüşten farklı olarak,gelenekçi bir görüşten yola çıkmıştır.
19. Tanrı→din→özgürlük→devlet formülasyonu içindeki bireyden söz etmiştir.
20. Milliyetçi doktrinlerin ilham kaynağı olmuş,bu anlayışların devlet konseptine uygun olarak devlete bağımlı bir birey modeli çizmiştir.(bkz.üst 2 madde)Hegel’in devleti:Denetim işlevi olan bir iç baskı kurumların başında gelir.
21. Ona göre felsefenin amacı var olanı anlamaktır.(Marks’ın devrimci kuramının tam zıttı bir anlayış)Bu geleneksel kabul görmüş bir genellemedir.
22. Hegel, dünyanın önde gelen halkı olarak Alman halkını öngörmüş;diğer aciz halkları bir hiç olarak nitelemiş ve bu tür halkların dikkate alınmaması gerektiğinden bahsetmiştir.
23. Eşitlikçi bir anlayışı savunmaz; çünkü ona göre eşit bir düzen ancak yöneten-yönetilen ilişkisi ile doğan ve kurumlar kurumu olan devletin gölgesindedir. Bu yüzden tutarlı bir eşitlik anlayışını Hegel’in felsefesinde bulamayız.
24. Hegel, gelecek görme ya da değiştirme ile ilgilenmemiş, sadece geçmişi irdelemiştir.
25. Savaşı ilerlemenin bir koşulu olarak görmüş ve meşruluğundan bahsetmiştir.(sosyal darwinizm kuramı:örnekleri Hitler ve Mussolini)
26. ABD’yi geleceğin ülkesi olarak vurgulamıştır.
27. Maddecilikle idealizm arasında ki farkı ilk belirten Leibniz dir.Ama en çok katkı Berkeley dendir.Ve gelişimini Kant la devam ettirmiştir.Kant ta deneyler ve duyumlar yanıltıcıdır bunun ussal bilgiyle biçimlendirilmelidir.
28. İdealizm de düşsel tiranlık yada düşüncenin tiranlığı istenilir.Maddecilik yadsınır.ayrıca “doğalcılık” zıttı bir anlayıştır.
29. Nesnel idealizm tanrısal tinsel boyutludur, yani Hegel in tasavvur ettiği dir. Ve metafizik barındırır. Öznel idealizm ise düşünce odaklıdır daha çok bilgi-kuramsal idealizm de denilebilir. Hegel idealizm saltık idealizm olarak vurgulanır.
Sonuç olarak Hegel’in felsefesi günümüz yeni sağ politik çizgisinde önemini korumakla beraber, radikal devlet politikalarında referans olarak alınmıştır. Bu yüzden geleneksel çerçeve içerisinde Hegel’in paradigmalarını şu şekilde özetleyebiliriz: Devlet, Din, Tanrı, Birey, Kısıtlı Ama Yine De Özgürlük Öngörüsü.
_________________
Yaratmak güç istencinin en kudretli belirtisidir.
Karanlık da ona yataklık eder !
http://www.felsefehayat.net/
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Cum May 09, 2008 7:53 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#23
Hegel, Alman felsefesinin tavan yaptığı kimsedir, fakat diyalektiği hariç tam bir gericidir.
Üstün Alman ırkı vs. ulu Reich
gibi safsataları vardır arkadaşımız doğru demiş.
Başa dön
nobodies
Marilyn FAN
Kayıt: Dec 04, 2004
Mesajlar: 2766
Tarih: Cum May 09, 2008 8:20 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#24
''kleopatranın burnu bir santim ufak olsaydı,tarihin akışı dğişirdi.''
materyalizm i en iyi açıklayan cümledir
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Sal May 13, 2008 12:52 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#25
En iyi açıklama cümlesi olduğunun tersine en magazinleştirip karikatürleştiren cümlesi olabilir.
Materyalizmin tarihsel kanadını kişisel baza indirmek yanlış olur, toplumsal dönüşümlerin tarihi oluşturduğunu söyleyen anlayışia terstir bu.
"Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir."
KARL MARX
bu cümle daha iyi bir örnek sanki.
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Cmt Tem 12, 2008 3:09 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#26
Bu başlık bence "Tanrı niye bizi getirdi?" "Tanrının kanıtı, DNAyı araştıran adam buldu" şeklindeki başlıklara nazaran çok daha güzel bir başlık.
Bence tartışılmalı...
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Cmt Tem 12, 2008 8:39 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#27
bi kere materyalistler madde gibi metafizik bir kavrama bel dağlayıp metafiziğe karşı çıkıyorlar yaaa çok komedi oluyor....
madde denilen şey zaten metafiziktir...dünyada hiç bi yerde "madde" yi göremezsiniz....hep bi formu vardır bi biçimi vardır olan şeyin..saf maddeyi görebilen varmı?
gördüklerimiz hep biçim almış form kazanmış şeyler...
aristotelesten bu yana hep kafaları karıştırmıştır bu...
hyle+eidos diyordu aristoteles...
hyle biçimsiz madde...yani ilk madde...
eidos ise maddesiz kavram yada biçim...yani ilk kavram yada ilk form vs vs
aristoteles ikisinide anlayamamıştı..hala anlayamıyoruz...
idealizm denilen şey eidosu en üste koyup buna idea der yani fikir...vee işte en önemli şey o der...
materyalizm ise hyle yi en önemli kavram yapar herşeyi onla açıklamaya çalışır...halbuki ne idea/eidos nede hyle yada madde fiziksel bi kavram falan değildir...yanii gerçek dünyada bulunan birşey değildir madde...
kaldıki big bang teorisinde anti-madde den söz ediyorlar....
her iki düşüncede varlığı tek taraflı açıklamaya çalıştığı için başarısız olur...kaldıki idealistler bu konuda biraz daha dürüst bence...idealistler en azından o maddesel olan şeyleri red ettiğini açık açık söylüyorlar...
materyalistler ise madde gibi zaten metafizik olan bi kavramı metafizik değilmiş gibi ele alıp bide bunun üstüne idealizme karşı çıktıklarından söz ediyorlar....kaldıki materyalistlerin temel kavramı olan madde kavramı zaten ideal bişey....
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
darlene
Zehir Hafiye
Kayıt: Jul 01, 2008
Mesajlar: 222
Tarih: Cmt Tem 12, 2008 9:53 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#28
yazdıklarından hiçbişey anlamadım açıkçası.gördüğüm idealist bir insandan çok 13-14 yaşında felsefeyle ilgilenmeye başlamış platondan çok etkilenmiş öğrenmeye gereğinden fazla açık bi insanın yorumuydu."madde kavramı zaten ideal birşey" "madde metafizik" cidden beynim allak bullak oldu.metafizik dediğin olay tam bir sis perdesi.formsuz madde,ilk kavram vs. şeklinde öküz altında buzağı aramaya lüzum yok.ayrıca materyalizm "başarısız" filan olmadı,materyalizmin gelişimi ve çizgisi ortada,idealizm ise eninde sonunda kendini din ve mistizme hapsediyor.o idealistleri(çok klişe bir örnek biliyorum ama idare edin) birde bir otobüs üzerlerine görelim nasıl karşı çıkıyorlar maddeye
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 3:02 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#29
darlene demiş ki:
yazdıklarından hiçbişey anlamadım açıkçası.gördüğüm idealist bir insandan çok 13-14 yaşında felsefeyle ilgilenmeye başlamış platondan çok etkilenmiş öğrenmeye gereğinden fazla açık bi insanın yorumuydu."madde kavramı zaten ideal birşey" "madde metafizik" cidden beynim allak bullak oldu.metafizik dediğin olay tam bir sis perdesi.formsuz madde,ilk kavram vs. şeklinde öküz altında buzağı aramaya lüzum yok.ayrıca materyalizm "başarısız" filan olmadı,materyalizmin gelişimi ve çizgisi ortada,idealizm ise eninde sonunda kendini din ve mistizme hapsediyor.o idealistleri(çok klişe bir örnek biliyorum ama idare edin) birde bir otobüs üzerlerine görelim nasıl karşı çıkıyorlar maddeye
mümkünse bilmeden yorum yapma...felsefe bölümünde okuyan bi öğrenciyim..platondan etkilenmediğim gibi 22 yaşındayım
ne dediğimi iyi biliyorum....madde,kavram vs vs bunlar hep metafiziktir..her türlü düşünce ürünü metafiziktir....wittgenstein tractatusu okuyunuz anlarsınız....
yadaa martin heidegger varlık ve zamanda okunabilir....bu konuda...metafiziğin ne olduğunu çok iyi inceliyor...herşeyi geçtim nietzsche den bile maddenin metafizik birşey olduğu çıkarılabilir....
ne materyalism ne idealisim hiç birşey başarılı olmadı ve olamayacakta....vakti zamanında nietzsche nin dediği gibi beni okuyun anlayın ve becerebiliyorsanız beni aşın diyor....bana bağlı kalmayın sınırlamayın benle kendinizi diyor...
insanların belli bi düşünce akımına .....izm lere kapılması hep insanları sınırlar....düşüncelerle sınırlar yani kendini insan....halbuki özgürce düşünmeyi istiyorsanız sınır koymayacaksınız....herşeyi bi madde kavramıyla açıklamak saçmalıktır...maddesel olmayan kavramları açıklayamazsınız...
yaaa herşeyin ötesinde bi kereee materyalizm yada idealizm yada başka sistemler bunlara anti tez mi arıyorsun...
post modernistler buna zaten en büyük örnekler....
nietzsche den başlayıp heidegger,wittgenstein,derrida,deleuze vs vs....
metafizik olan herşeyi yıktılar büyük ölçüde...bilimin geçerliliğini bile sarstılar tabi anlayana....
madde niye metafizik bir kavramdır aslında biraz dikkat etseniz anlarsınız....hiç bi zaman dünyada maddeyi görmezsin...her zaman maddesel bişiler görürsün..ama maddeyi görmezsin...her baktığın yerde maddesel bişiler vardır fakat bunların hiç biri madde değildir....metafizikten türlü türlü kasıtlar var tabi....benim anladığım anlamda metafizik dinsel vs vs şeyler değil....wittgenstein ın anladığı anlamda metafizik olarak madde kavramı metafiziktir...wittgenstein bi sınır çiziyordu gerçek olanlar ve gerçeklik ötesi olanlar vs vs...bu anlamda baktığımızda madde zaten gerçeklikte değil daha aşkın bişidir...madde dünyada görebileceğin birşey değil çünkü....
yada anlaman için daha basit bi yoldan gidiyim....dünyada 2 yi göremezsin..yada dünyada 2*2=4 ü göremezsin...bunlar hep ideal şeylerdir....dünyada 2 elma 2 elma daha 4 elma etti dersin ancak böyle anlarsın sayıları...ama sayı olarak 2 yada 4 ü dünyada göremezsin...
aynı şekilde her baktığın yerde bi maddesellik görürsün..bir masaya baktığında bi maddesel birşey vardır fakat onun imgelemi vardır sende...ayrıca kavramı vardır vs vs..bi şekli biçimi vardır vs vs vs....saf olarak masayı oluşturan maddeyi göremezsin....çünkü görebileceğin birşey değil...madde kendini dünyada gösterir ama hiç bir şey madde denilen şey değildir..maddeseldir...aynı sayı örneğinde olduğu gibi...
şimdi bu kadar laftan sonraa diyeceğim şudur ki...ne idealizm ne materyalizm nede başka birşey varlığı açıklamaya yetmez...çünkü varolanlar yada varlık herhangi bi düşünce sınırları içinde açıklanamaz...bu yüzden nietzsche belli bi yere bağlanmayıp herşeyi yıkmaya çalışıyordu...çünkü duyulara bağlı bi açıklama yapsa yani deneyciler gibi olsa hatalar olacaktı....akılcıların yolundan gitse yine hatalar olacaktı....
ne diyor nietzsche ve wittgenstein dünyada 2 tane aynı şey yoktur biz bunlara ad vererek aynıymış gibi söyleriz diyor...haliylee bi kere bu varolanlar yada varlık yada açıklanacak olan dünya dil ile açıklanabilecek birşey değil...wittgenstein ve post modernizm bilimi alt üst etmiştir bi anlamda...neden çünkü derler ki bizim kulllandığımız her dil birer dil oyunudur...vee burdan post modernler en büyük eleştirilerini yaparlar bi anlamda...
hiç bir dil oyunu başka bir dil oyununun geçerliliği için bir kanıt değildir....yaniii bu şu demeye geliyor...bilimin söylediği şeyler başka şeyler için kullanılmak adına meşru olamaz...yani tümevarım yapılamaz....çünkü her tümevarımdaa biz bişileri genelleriz fakat genellediğimiz şeylerin doğruluğunu hiç bi zaman ispatlayamazsın....bu yüzden derrida hiç bir şey söylememeyi göze alıyorum diyordu....çünkü söyleyeceğin herşey yani yapılacak her açıklama bir noktadan ele alınacak....materyalism maddeden...idealizm kavramdan vs vs...ve bu bir nokta diğer şeyleri açıklamak için meşru değil...çünkü bi genelleme yapacak o noktadan ele alıp...halbuki şimdi kim diyebilir burda "bütün kuğular beyazdır." dediğimizde buna kanıt sunabilecek olan varmı?
tek tek tüm kuğuları test edipte beyazlığını onaylayamayacağımız için bunlar kabulden öteye geçmeyecektir yani bilgi olmayacaktır...bu yüzdende bilgi olduğu iddiasıyla çıkan her ........izm hep bir perspektiften yola çıkıp genellemeler yapacaktır ve bunlar sadece kabul olmaktan öteye gidemeyeceklerdir....hiç bir bilgisel kanıt sunulamaz varolanların kavramdan yada maddeden geldiğine....deneysel bir yanı olmadığı gibi ayrıca deneysel yanı bile olsaa algılarının seni yanıltmadığına hiç bi zaman kanıtın olamaz...yaniii post modernlerden socratese geri dönüp diyebiliriz ki bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir....
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 12:44 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#30
Being_and_Death demiş ki:
ne materyalism ne idealisim hiç birşey başarılı olmadı ve olamayacakta....vakti zamanında nietzsche nin dediği gibi beni okuyun anlayın ve becerebiliyorsanız beni aşın diyor....bana bağlı kalmayın sınırlamayın benle kendinizi diyor...
Nietzsche, felsefeye o kadar da katkıda bulunmuş bir insan değildir, bunu belirtelim. Materyalizmin karşısında idealizmden taviz veren bir anlayışı kabul etmiyorum ki, zıt ideolojiler senin dediğin gibi orta yolda birleşmezler. Diyalektik anlayış tez ve anti-tezlerin sentez oluşturduğunu söylerken bunların ikisinden de bir tutam alayım demez. Bunu bi anlayalım önce.
Being_and_Death demiş ki:
insanların belli bi düşünce akımına .....izm lere kapılması hep insanları sınırlar....düşüncelerle sınırlar yani kendini insan....halbuki özgürce düşünmeyi istiyorsanız sınır koymayacaksınız....herşeyi bi madde kavramıyla açıklamak saçmalıktır...maddesel olmayan kavramları açıklayamazsınız...
Her şeyi madde kavramıyla açıklamıyor materyalizm. Demek ki felsefe öğrencisi olmak, bu konudaki eksiklerini tamamlamıyor! Materyalizm, her şeyin maddeyle bağıntılı olduğunu söyler.
Maddelerin genel geçer özellikleri vardır: yansıma ve yansıtma özellikleri. Lenin'den bir örnek;
Bir meteor yeryüzüne çarptığı zaman onun yerde yarattığı deliğin çapına, büyüklüğüne, yer şekillerinin durumuna vs bakarak onun ne hızla geldiğini veya büyüklüğünü hesaplayabiliyoruz. Bu yerin yansıtma özelliğinden kaynaklanıyor, meteorun ise yansıma özelliğinden. Ki bu ikisinin tamamen birbirine bağlı ve birbirine has olduğunu görmek zor değil.
Her şey madde demez zaten materyalizmi daha doğrusu diyalektik materyalizm. İnsan bilinci dışındaki her şeye madde der. Fakat bilinç dediğimiz şey de tamamen maddeye bağlıdır; ki bunun örnekleri de bayıldığımızda veya koma halinde bilincin hiçbir şey hatırlayamamasıdır. Anestezi de buna bir örnek.
Being_and_Death demiş ki:
yada anlaman için daha basit bi yoldan gidiyim....dünyada 2 yi göremezsin..yada dünyada 2*2=4 ü göremezsin...bunlar hep ideal şeylerdir....dünyada 2 elma 2 elma daha 4 elma etti dersin ancak böyle anlarsın sayıları...ama sayı olarak 2 yada 4 ü dünyada göremezsin...
Evet doğrudur, göremezsin. Dünyada 2,4,5 diye bir varlık yoktur. Ama bunlar da doğada var olan maddelerin yansımalarından kaynaklanır, gün gibi aşikar. 4 diye bir şey yok, ama 4 taş var değil mi? Madde olmayan kavramlar, ki bilinçle alakalıdır, tamamen maddelerin yansıma özelliği aracılığıyla insan bilincinde bir kavram olarak yer edinmesiyle olmuştur.
Being_and_Death demiş ki:
şimdi bu kadar laftan sonraa diyeceğim şudur ki...ne idealizm ne materyalizm nede başka birşey varlığı açıklamaya yetmez...çünkü varolanlar yada varlık herhangi bi düşünce sınırları içinde açıklanamaz...bu yüzden nietzsche belli bi yere bağlanmayıp herşeyi yıkmaya çalışıyordu...çünkü duyulara bağlı bi açıklama yapsa yani deneyciler gibi olsa hatalar olacaktı....akılcıların yolundan gitse yine hatalar olacaktı....
Diyalektiğin bir dogmalar bütünü değil de bir yöntem, hayatın sistemine yönelik bir açıklama getirdiğini anlayamamışsın, ne kadar yazık. Özellikle de felsefe okuduğunu söyleyen bir kimse için. "Madde diye bir şey göremezsiniz" diyerek idealizmin allahını yaptığının da farkında değilsin muhtemelen.
Marx,Engels - Alman İdeolojisi
Engels - Doğanın Diyalektiği
Lenin - Materyalizm ve Ampiriyokritisizm
Başa dön
Aton
Veled-i METAL
Kayıt: Apr 07, 2007
Mesajlar: 151
Nerden: uzak çok uzak bir galaksiden
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 4:56 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#31
Bu yazıyı buraya da eklemenin zamanı gelmiş. Olguya yunan antik felsefi tarihi açısından temellendirerek bakarsak ben bu olayı Platon ile Aristo arasındaki felsefi kavgaya benzetiyorum. Demokritos felsefesi ikisinden de daha tutarlı ama pozitivizm ve deneysel yönteme kadar pek etkili olamadı. Ayrıca Herakleitos da hiç yabana atılamaz onun da değerini yeni yeni anlayabiliyor insanlık. Tabi görelilik ve kuantumdan önce her şey akar, aynı suda iki kez yıkanılamaz, her şey çatışır gibi sözler salt edebi kaldılar sadece diyalektik yöntem i ilk kavramlaştıranlar arasına Herakleitos u katabiliriz kanımca. Sonuç olarak bugün doğa bilimleri açısından Demokritos ve Herakleitos un Platon ve Parmenides gibi idealistleri ve tekilcileri yenilgiye uğrattığını görebiliyoruz. Tabi başkaları da var ama genellikle görünenin ötesini çeşitli maddelere veren bu kişileri de Platon felsefesinin içine katabiliriz çünkü daima bir öncül üretmeye bulmaya çalışmışlardır. Bunun su,ateş,toprak ya da başka birşey olması önemli değildir. Bu konu ayrıca başka bir kapsamlı tartışma konusudur bu kısmı geçerek Platon ile ünlenen okuldan hareketle bu çatışmaya dair görüşlerimi aktaracağım.
Platon, Dünyanın başbelası olan en kötü filozoftur bana göre. Hatta hiç olmasaymış dünya şinmdikinden daha ileri olurmuş Platon un değeri daha çok ahlak felsefesinde ve hakim otoriter devlet düşüncesine dair oluşturduğu genellemelere dayalıdır ve onların da pek tutarlı olduğu söylenemez.
Platon, Gerçekliği felsefi açıdan görünür dünya ve idealar dünyası diye ikiye ayırmış,sonrasında kurumsallaşan Din ile birlikte insanlık idealizmin gelişmesini izlemiş, 17. yüzyıla kadar görünenin asıl gerçek, idea nın ise tam tersine zihinsel bir gerçek gölgesi olduğu kimsenin aklına gelmemiştir.
Hatta hala bu olasılık en düşük olasılıktır çoğuna göre maalesef. Halen zihni tasarıların ve amaçların yaşam ötesi bir kaynaktan gelmiş gibi yorumlama alışkanlığı mevcuttur. Yürüyorum dendiğinde sanki yürüme eylemi sadece ona verilen kavramsal isimin zihinde sembolik algılanması sayesinde gerçekleşir sanıolır. Oysa yürürken kimse yürüme eylemini düşünerek yapmaz. Yani Düşünüyorum o yüzden yürüyorum buna karar verdim değil,yürüdüğüm ve bunu gördüğüm ve bir isim taktığım için yürüdüğümü düşünüyorum. Yürümek yerine uçuyor olsaydım uçma fikri çok daha önce anladığım yürüme düşüncesi için ise yürüyen bir başka varlık görmem gerekecekti. Bunlar benim olgulara koyduğum genel sembolik işaretlerdir özümde kendiliğinden bulunmazlar. Gerçek olan budur.
Sorun aslında hayalgücünün,imgelemin duyu kaynaklı olduğunun, bunların sembollerle anlatımından çıktığının bilinmemesidir. Platon şunu yapmıştır. Yerküreyi evi gibi düşünüp, gökyüzünün de tavan olduğunu sanıp, göğü yukarıda tutan hayali bir sütun dikmiş buna da akıl, akılla kavrama idea nın farkında olma demiştir. Evet akıl evin çatısını sütun üzerinde diker doğru. Ama gökyüzünün düşmemesi için bir akla ve sütuna ihtiyaç var mıdır tartışılır çünkü yerçekimi sabiti o kadar da evrensel bir sabit değil, gökyüzü kütük temelli de değildir. Üstelik hiç dam a benzemez. Benziyor ise nedeni evrensel akıl değil insanın doğaya öykünmüş olmasıdır tersi ise asla mümkün olamaz.
Sonrasında bu hayali direğin etrafına birçok başka filozof daha bir şeyler eklemiş adı da rasyonalizm olmuştur. Rasyonalize etme, yani kaosu biçimlendirme. Yani doğayı ideal sabit tasarılarla imgeleyerek kavrayan ve bu zihinsel tasarıların, görünür olanı da yaratan asıl ideanın kavranışı olduğunu iddia etme sanatı. Bu noktada rasyonalizme dikkat etmelidir çünkü felsefi açıdan rasyonnalizm aslında idealizm ile paralel özellikler gösterir. Tabi bu bugünkü açıdandır yoksa Aristonun mantıksal bakış açısıyla,Platon un kavramsal eğretilemesi birbirinin zıttıdır.
Platonunki tuhaf bir tersleme algıdır. Çünkü varolanı tersten yorumlamak ve bilinmeyene endekslemek aklın niteliği yapılıvermiştir kesin bir aksiyom ile. Oysa kayayı kendine benzetmek için oyan insan, onu işlerken zihninde kendi klonunu tasarlasa bile eyleminde kayanın şeklinden faydalandığı gibi her iki durumda da kendi gördüklerini başka yüzeye kopyalamış olur başka birşey değil. Yani kaya da kendiliğinden heykel olma özelliği yoktur. İnsan kendini kopyalar kayyı yontarak ki bu tamamen onun öznel isteğidir doğanın hareketi ve ardındaki gerçeklerle hiç bir ilgisi yoktur doğrudan.
İlginç. Sütunu sen(insan) uydurdun rasyonalizasyon için öyle bir sütun yokken göğü tutan. Şimdiyse o sütun ile tüm evreni sütunlara bölüp parçalayarak açıklıyorsun, oysa hala gerçekte bir sütun yok. Dünyayı meridyenlerle açıklamak işe yarayabilir ama birisi ya da bir ard gerçeklikte de bu meridyenler yoktur tamamen senin aşamalı adımlarının sonucu olan fizyolojik ve zihinsel yapının sonucudur bu.
Bu ayağı olmayan hayaletler diyarında insanlık, binlerce yıldır zihnindeki tasarıların görünenden öteye dair gerçekten yansıma bir fikir olduğu yanılgısıyla geçirmiş, hayaletin bile çarşaf giyinmiş insan imgelemi olduğunu, bu imgelemin ölürken giyilen beyaz kefenden geldiğini, gerçekteyse hayalet olmadığını akıl edememiştir. Doğunun alçak gönüllü anti antropomorfik dünya görüşüne karşın batının herşeyi kendi çizdiği gibi zannedip onla sınırlayan putperest bilmişliği ve antropomorfik saldırganlığı ile burada da felsefi anlamda karşılaşıyoruz.
Platon bir sapkındır. Sapkınlığın buradaki tanımı gerçeği olanın tam tersine çevirme işlevidir.
İnsanlar, doğanın görüngülerinin insan duyuları vasıtasıyla zihinlerinde yeniden kendi arzu ve ihtiyaçlarına göre biçimlenmesi ile düşünürler. Fotoğraf makinesindeki ağaç ağaç ideası olamaz. (Fotoğraf makinesi burada zihnin temeli hafıza yerine kullanılmıştır.)
Bu noktada Platon un Mağara örneği saçmadır. Hani şu mağarada oldukları için gölgeleri gerçek sanan oysa asıl gerçeğin akıl vasıtasıyla kavranarak mağara dışına adım atılabileceğini söyleyen düşünce sistemi. Gölgenin olabilmesi için nesne gereklidir ve de ışık. Dolayısıyla da mağara karanlık olup, idealardan dünyasından ayrı olduğuna göre ya gölgeler görünemez çünkü tüm nesneler de duyusaldır, ya da mağara ile dış gerçek arasında duyular dünyasını oluşturan gölgeleri yaratacak ışığa yani onun yerine geçecek bir başka töz e ihtiyaç vardır. Ancak bu ışık, duyular dünyası denen gölgelerin nedeni kabul edilecek olursa, bu sefer de bunu yaratan durumun duyular dünyasında da bir karşılığı olmalıdır mecburen. Oysa mağaradaki herşey gölgedir yani duyular dünyasıdır, ışık bile. Yansıma olmadan gölge de olamaz, çünkü Platon un gölge dediği allegorinin tanımı allegori olsa da bellidir. Gölge gerçekten yansıyandır, tek başına varolamaz. Dolayısıyla da bu mağara,gölge,duyular dünyası,idealar dünyası allegorisi sadece hatalı ve manasız bir kurmacadır.
Nasıl bir kurmaca? Platon nereden esinlendiyse ki onu sonra açıklayacağım, varlığı ezbere iki parçaya ayırır. Bir temeli yoktur bu ayrımın, biraz öncül filozofların mutlak gerçeği arama saplantısından biraz da mitolojiden esinlenerek kafadan atmıştır. Sonra bunu aksiyomatik olarak yani matematiğin soyut biçimi nedeniyle hata olduğu gizlenen bir kesin kabule indirger. Yani a=b denildiğinde matematikte buna itiraz edilmediği için böyle bir karşıtlık üzerinden soyut bir gerçek iddiasında bulunmuştur. Ardından da bunun açıklamasını mağara ve dış dünya, gölge ve gerçek diye yapar.
İki evren vardır biz mağaradaki gölgeleri görürüz bir de mağara dışı vardır. Neye göre mağaraya mı dışarıya göre mi? Nesneler dünyasında gölge ne ise gölgeler dünyasında da nesneler odur aslında çünkü etkinlikleri doğrudan değil dolaylıdır. Bu hatayı es geçip Platon un kötü matematikçiliğini görmezden gelebiliriz. Oysa Aristo buna izin vermez ve duyular dünyası ile idealar dünyasını birbirine bağlayan sonsuz sayıda geçiş elemanı olması gerektiği gerçeğini ortaya koyar.
Yani tek bir ağaç için ağaç ideası ile ağacı ilişkilendiren sonsuz ağaç ideası daha olmak zorunda kalır. Bu ise ideayı idea olmaktan çıkarmaktadır çünkü ideanın anlamı en yetkin tekil biçimin o olması ve diğer tüm duyu dünyası kusurlu örneklerinin de dolaysız tek nedeni olmasıdır. Anlaşıldı mı? Anlaşılmadı. Öyleyse şöyle devam edelim bu felsefenin sefil mantığını irdelemeye bir de;
a, bir duyu dünyası nesnesidir ve kusurludur. A ise onun yansıdığı ideasıdır ve tüm diğer kusurlu a ların da ondan yansıdığı nedenidir,aynı zamanda mutlak değişmez ve kusursuzdur. Ancak biz sadece a ları görür, ancak görmemizin mümkün olmadığı A dan geldiklerini biliriz. Nasıl? Bu durumda her a yı A ile ilişkilendiren bir sezgi verisi gereklidir ki duyularca algılanamayan mükemmel A ideasını bilebilelim. Bu ara taşıyıcının yani gölgeye neden olan idea yansıması yaratan ışığın da adı b olsun. Eğer b olmaz ise mağaranın bir dışı olduğunu algılamamıza da olanak yoktur. Aklımız b yi bilmeden a ile A arasındaki ilişkiyi kuramaz ve hayvanlar gibi gölgemize atlarız. Bu durumda b vasıtasıyla ancak A ideasından duyularımıza yansıyan duyu verisi a ları görüp hepsinin kusursuz A dan geldiğini biliriz. Fakat b de duyu verisi olduğu için bir B yani b ideası daha olmalıdır bu durumda ondan da yararlandığımıza göre. Çünkü bu b ne A olmalıdır ne de a. Ya idea ve duyu dünyası arası bir başka iletim evreni olmalıdır ki Platon bundan bahsetmez, ya da bu b tamamen duyularla ilşkili olmalıdır ki ilişkiyi kurabilelim. Platon ikinciyi kabul etti bu durumda, çünkü ilişkiye ihtiyaç var ki idea ları düşünebiliyoruz akıl ile,üçüncü bir evren ise yok. Ancak bu sefer de şu çıktı şimdi. Duyular dünyasındaki her şey, her algı, idealardan bize yansıyarak ulaşan gölgelerdir. Bu durumda aynı ilişkiyi b içinde kurmak zorunda kalırız duyulara ilişkin olduğu için. O zaman a dan A ideasına ulaşalım derken, onu bilmemize neden olan sonsuz sayıda taşıyıcı idea ya daha ihtiyaç vardır. Yani a nın A ideasının gölgesi olarak bilinebilmesi sonsuz başka ideanın varlık koşulunu zorunlu olarak gerektirir. Aksi halde bir ileti ve yansıma olamayacağından idea dünyasındaki A ideasından yansıyan gölge, duyu dünyası a da oluşamaz. Çünkü b de duyu verisidir,onun da ideası olmak zorundadır onun ideasının b yi yansıtması yani algılanabilmesi için için de bir c ve idea C gerekir c yi düşünürsek d gerekecektir ve bu böyle sonsuza dek gidecektir. (Zenon paradoksu ile çürütüldü.)
Basit bir ağacın sonsuz başka idealara bağlı olması ise değişmez ağaç ideası yani A ideasının varlık koşulu ile çelişir. Çünkü A tüm a ların geldiği tek yer olmalıdır ama algılanamaz. Bu ise aslında sadece ağacın isimlendirilmesinden ve genellenmesinden ileri gelir ideasının olmasından değil. Platonun yanılgısı da bunu görmemiş olmasıdır. Platon dilsel bir sembolik genellemeye idea adını vermiştir.
Bunu geçtikten sonra Platon un olguya ters baktığını da görebiliriz. Duyular dünyası ile doğayı birbirine karıştırmıştır Platon. Görünenler bizim onları görmemizden bağımsız olduğu halde, insanın şekillendirdiği duyu verilerinden hareketle tüm gerçekliği de zihinsel bir imgeye endekslemiştir. İdealara. İdealar karşılaştırmalı algının bir yerde gördüğü çukur ile başka yerde gördüğü tümseği eksiklikler olarak düşünüp ne çukur ne tümsek olan mükemmellik kavramının zihinde yaratılmasına neden olmuştur. Oysa duyular olmasaydı onların sonsuz yetkin biçimleri de düşünülemezdi. Aynı hatayı yüzyıllar sonra aynı ekolden gelen Descartes de yapmıştır. Düşünüyorum öyleyse varım, Mükemmellik olmasaydı mükemmel düşüncesi olmazdı?
Tam tersine,eğer duyu verileri olmasaydı ne mükemmellik tasarlanabilirdi, ne de çukur ve tümsek den hareketle düzlük ideal biçim olarak düşünülebilirdi. Düşünüyorum öyle ise varım ise yanlış sonuca ulaşmaktır. Osuruyorum kokuyor demek ki varım denilse bu daha doğrudur nesnel kanıtı vardır, ancak düşünmekten hareketle varlık kanıtlanamaz. Nasıl mı?
Abggrudanma diye birşey yoktur, oysa bunu yazan kişi tarafından düşünülmüştür. Sadece kelimedir varlığı onun bir karşılığı yoktur. Aynı Descartes' in söylediğinin de sadece cümle oluşu gibi. Ve yine sadece mecazi yani edebi bir anlamı olabilir, mantıksal olarak felsefi varlığa kanıt teşkil etmez.
Sonuç olarak Platon un idealar dünyası aslında sadece Platon un kendi zihinsel mağarasından ibaret imgesel bir öznel soyutlamadır. Asıl soru ise şudur. Bunca mantık hatası barındıran,türlü şekillerde çürütülen, basit bir yanlış nasıl olmuştur da binlerce yıl etkin felsefelere ilham olabilmiştir? Bunun cevabını ilk olarak Platon un çağlarında yaygın olan pagan inançlarda bulabiliriz. Andropomorfizm denilen,doğayı fiziki yasalar yerine insan kılıklı yani insanın mükemmelize edilmiş biçimlerine olan şekillerle ve onların insana benzer eylemleriyle açıklayan kitlesel inançlardır ilk öncül neden. Platon kendi çağının düşünürüdür sonuçta ve her ne kadar pagan kültürü reddetse de düşünceleri o kültürel bilginin dışına çıkabilecek yetenekten yoksundur.
Platon un tek yaptığı Zeus u reddedip zihni imgede yeniden bu sefer de insan aklını logos u tanrılaştırmak olmuştur. Yani imgelemi. Bu ise çok genel bir düşünce olduğundan sonrasında ortaya çıkan her türden mistik anlayışa yeni malzemeler kazandırmıştır. Yani Platon idealar evreni sayesinde Zeus un putsal görünümü yerine insanlığa bilinemeyen şekilsiz bir gizil gerçek sunmuştur. Akıl sayesinde kavranan idealar dünyası. Kavranan mı yaratılan mı? Elbette tıpkı sütunun göğü tutmaması çünkü olmaması gibi, hiç yoktan uydurularak yaratılan. Çok sonraları Hegel bile diyalektik yöntemi geliştirirken Tin kavramı ile aynı hatayı tekrarlamış,bilinci mutlak doğayı edilgen ilan etmiştir durum tam tersi olduğu halde. İşin ilginci bu yazıyı okuyanlar dahil bu durumu algılamakta epey zorluk çekerler. Şekle giren doğa değildir doğanın şekillendirdiği insan, bu şekilde oluşmuş olan zihnini edilgen olarak kullanır.
Yukarı çıkmak için basamaklar icat edilebilir ve bu bir merdivendir. Ancak merdiven nedeniyle değildir yükseklik. Yüksekliği merdivenin basamaklarıyla ölçmemiz sadece bize dair bir kıyastır. Yükseklik de öyledir,çukur da tümsek de. Değişmeyenm mükemmellik düşüncesi de bunun reddidir çünkü insan doğayı kontrolüne alabildiği oranda varlığını sürdürür. Oysa o tamamen yine de aklı dışındaki bu doğaya bağlıdır tasarım yapamadığı ilkel formlarından bugüne kadar. Tıpkı evrenin insan aklı olmadığı gibi,doğa akıl da değildir.
Platon ve benzerleri bu noktada ısrar etmiştir ve maalesef koca güneşi bile kendi etrafında döndüren kilise ve diğer insan merkezci idealist düşünce okulları bu düşünceyi sorgulamadan doğru kabul etmişlerdir. Öznelliğin adı idealizm olmuştur ve herşeyin asıl nedeni sayılarak iyice saçmalanmıştır. Oysa hiç birşey insanın çevresinde dönmez.
Bunun ortadan kalkması için ise binlerce yıllık anatomi ve fizik bilimine ihtiyaç vardır çünkü insanlığın doğa ile ben karşıtlığı nedeniyle doğayı anlayabilmesi için kendi zihninde imgeler kurması zaruri bir düşünsel ihtiyacıdır. Buradaki çok ince nokta ise, ben düşüncesinde imgelenen doğa ile kendinde doğa arasındaki farkın Kant a rağmen anlaşılamaması sorunudur. Tüm doğa yanlış algılanarak zihnin yani akıl ın en temel oluşum olduğu sonucuna varılır. Oysa gerçek bunun tam tersidir zihin milyarlarca çeşitliliğin sınırlı bir evreni birarada tutma işlevidir insanda sadece.
Doğayı anlamanın tek yolu onu insan kavrayışına indirgemektir. İnsan kavrayışı ise insan ile sınırlıdır. Eğer kavradığımız doğa gerçek ise biz de gerçeğiz, eğer değil ise biz de yokuz. Fakat bu doğanın kavradığımızla sınırlı olduğu manasında mıdır?
İdealizmin sonu bu soru ile gelebildiği gibi, aynı soru ile sonsuz sayıda tanrı yaratmak da mümkündür.
Eğer insan kendini illa en merkeze koyma arzusundaysa ve buna ihtiyaç duyanlar daha etkin ise, (yani kendini ya da konumunu en merkezde korumak isteyenler) ard arda tanrılar,idea evrenleri,bilinmeyen alemler insan imgelemi vasıtasıyla hayali olarak; yine salt insan imgelemine hapsedilmiş doğa resminin de sözde hakimi olur. Ancak eğer zihnin ve insanın, doğanın merkezinde olmadığı, sayısız oluş dan sadece farklı bir başka oluş olduğu düşünülecek olursa idealizm çöker ve bilinmeyenler aşama aşama gidilerek çalışma ve çaba ile öğrenilir.
Zihin burada sadece modelleme aracı olarak kullanılıp,o anki ihtiyaçlardan doğan modelin kendisi, gerçeğin; yani tüm doğa denen indirgenmiş fotoğrafik kavrayışın yerine konulamaz. Zaten doğa bir kavramdır öyle bir fotoğraf yoktur. Tıpkı Platon un her ağaca başka isim verilmeyip hepsine birden ağaç denilmesini ağaç ideası var zannetmesi gibi bir durumdur bu. Doğa "birşey "değildir, herşeydir. Üstelik bilinmeyenleri de geçelim, tüm doğa değil sadece insan doğası bizim alanımız olan. Etkide bulunabileceğimiz yegane alan biz ve yeteneklerimiz ile sınırlıdır ne bilecek olsak da gelecekte. Ancak bu duyular dünyasının aldatıcılığı değil, sınırlılığıdır sadece. Yani aynı duyularla kurgulanmış sahte bir ölümsüz,sınırsızlığa ötelenmiş ancak kavramsal olarak da salt ismen nitelenmiş olan mükemmellik kurgusunun gölgesi değil. Bunlar olumsuz genellemelerdir. Yani "doğa" doğa değil, herşey için söylenmiş bir kelimedir. Ağaç gibi. Ağaç ideası değil olabilecek tüm ağaçlar, doğa ise herşey. Yani biz doğa ya da ağaç dediğimizde sadece bunu birbirimizin zihninde imgelemek için söyleriz. Bunun ağaç ile ve ağacın öz nitelikleri ile hiç bir ilgisi yoktur. Doğa da gölge,nesne,kutu gibi düşünülemez çünkü tüm bunların bu kavramların şekillendiği yerdir, zihnimizinde içinde şekil aldığı yerdir.Gerçeklikten kopmanın manası yoktur.
Bugün hala varlık,yokluk,tanrı gibi tartışmalardan, idealizm materyalizm çatışmasına kadar devam eden anlaşmazlığın nedenini bu doğayı insan biçimci, insan zihinci, kavrama eksikliği oluşturmaktadır. Sembolik indirgeme ve o genel sembolü gerçek zannetme, hatta görünen gerçekten de öte ilan etme. Çünkü salt kendini bilen insan,bilincinin mutlak gerçekliğindeki ısrarı nedeniyle zihninde tasarladığını bilinmeyen gerçeklerin sezgisi zannetmektedir kültürel olarak bugüne getirdiği idealist geleneklerle.
Başka bir önek verecek olursak insan denen memeli hayvanat, doğa kanunlarına da kendisi gibi bakar ve dünyanın yörüngesine mükemmel ayarlanmış diyebilir kendi tasarımı olan çember içinde sayı sayan saate benzeterek. Oysa yörünge aslında mükemmel olmasa da, insan ve zihni ve de tasarımı dünyanın dönüş yörüngesinde oluştuğundan başka türlü şimdiki insan olma şansı hiç bulunmamaktadır. O yörüngeyi hesaplamasa, ona tabi olmasa, saati de tasarlayamaz.
Eğer gezegenler küreye değil de küp e benzeyen şekilde oluşsalardı, zihnimiz en mümkün gezegen oluşumunun küp biçimi olduğunu düşünecek, pergellerimiz daire değil kare çizecek, önce Euclid iki nokta arasındaki en kısa yolun küp aritmetiği nedeniyle eğri olduğunu bulup, Einsteindan sonra da evrenin dümdüz ve iki nokta arasındaki en kısa yolun aslında doğru olduğu düşünülecekti. Hatta evren ve doğa düz olduğundan onu bozarak etkileyerek, taklit eden insan zihni için eğri oluşturmak daha kolay gelecek, binalarımız kürelerden oluşacaktı ve tüm bunlar bize en mümkün durum gelecekti. Hiç de garip olmayacaktı hatta aynı derecede normal olacaktı, doğa öyle olacaktı çünkü dolayısıyla da ona öykünen ve içinde yaşayan aklımız. Biz onun içine doğduk onu görüp anladık,aklımız var haa anladım dedik. Bunun dışındaki en ufak sapmanın varlığımıza engel olduğunu düşünecektik ve bu düz evrenin küp gezegenlerde yaşayan köşeli varlıkları için küresel gezegenler öyle bir doğa olmadığından imkansız bir olasılık olacaktı.
Dolayısıyla da yine herşeyin mükemmel bir dizayn olduğunu sanacaktık çünkü takip ettiğimiz o doğa olacaktı başkası değil. Görüldüğü gibi tüm bunlar bizim kavrayış biçimimizin, içinde bulunduğumuz sistemin unsuru olmasıyla yani ona katılıp içinde çözülmesiyle alakalı. Peki idealizm nedir?
İdealizm için durum tam tersidir ve o sadece öznel zihnini merkeze koyduğundan algısı da daima gerçek dışıdır. Bu nedenle de imgelerin içinde ya bilinmeyen diyerek henüz bilmediğini yetkin kılar,ya gördüğünden hareketle görmediğini görmüş kabul eder,ya da olandan varolandan hareketle olumsuzladığı tüm varoluşu yokluğun neden olduğu yaratım diye niteleyerek yine andropomorfik indirgeme yapar. Zamanın buradaki varolan hareket olduğunu,dünya yörüngesindeki şaşmazlığın nedeninin insanın hesap yöntemlerinin mevcut hareket yasaları dahilindeki kendi tasarımları ve matematiği nedeniyle olduğunu bir türlü fark edemez insan denen memeli organizmalar toplumunun geneli. Zamanın da bunun parçası olduğunu farkedemez ve "zaman ne zaman yaratıldı" diye absürd bir çelişik soru sorduğunun farkında değildir,evrene başlangıç ve son hayal ederken.
Oysa zamandan bağımsız önce sonra çelişkisi varolamaz önceyi sonrayı zamanın varlığı belirler. İdealist felsefeler ise daima gerçek ötesi mutlak değişmez zaman boyutları kurgulamakla meşguldür.
Her bulduğu şey insan için idea dır. Sembolleri doğaya benzetmek için oluşturduğunu unutup, o sembolleri kullanan ideal bir başka varoluşun da bu sembolleri kullandığına kanaat getirir. Üstelik de o matematikle, sembollerle. İnsan, çok kötü taklitlerinden öteye gidemediği halde doğanın. Bunu anlayıp bilimin eskiyi yanlışlayan buluşlarıyla karşılaşınca bu sefer de kendi matematiğini mükemmel ideası ile çarpıp bu matematiğin şaşmazlığına şaşırırarak bilinmeyeni mükemmeli bulduğuna kesin olarak emin olur. "Ne mükemmel bir matematik asla hesaplayamıyoruz o kadar ince ki" diye şaşırır. Oysa eğriyi doğrularla anlatırsan hesaplanamazı yani kaos u bulman doğaldır çünkü o başka şey, o başka. Daire sonsuzgendir yani sonsuz kenarlıdır. Halbuki daire eğridir, doğrusal değildir o kadar, gerçekte. Sonsuz hilesidir bu hesabın, otomatikman ilişkilendirir. Pi sayısı asla belli bir sabit sayıya ulaşmaz aynı nedenden çünkü çap doğrudur çevre eğri pi ise bu ilişkiye dair bir yuvarlamadır ama yuvarlanamaz. Çünkü eğri sonsuz kenarlıdır.
Doğa da zihnen sayılarla tam ifade bulmaz aynı nedenden ötürü, o tamamen tasarımımızdan farklıdır. Mükemmel matematik değil, matematikle alakasızdır. Alakasızlığı saklamak için gene zihni tasarımı tek gerçek zannedip maematiği sonsuzluk kavramıyla çarpıp doğaya mükemmel matematik dizayn demek de tamamen akıldışı bir hiledir. Tam anlamıyla bir düşünsel kısa devre ve beyin durgunluğunun eseri olan bu kültürel durum un tespiti oldukça zordur ve sadece çok iyi eğitim alanlarca ya da kendini yetiştirenlerce şaşkınlıkla farkedilmektedir. Felsefe tek başına yetmez, calculusu, matematiği,fiziği,insan psikolojisini,astronomiyi,biyolojiyi biraz bilmeniz gerekmektedir çok vahimdir aslında durum. Hatta bazen materyalizm bile iöznel idealizm tuzağına düşebilir ki idealist bakış açısı onu enerji ve diyalektiği yok sayarak madde diye genellediği kavram üzerinden temel unsur u maddeye indirgemek ile eleştirir. Aslında bu da idealizmin hatasıdır materyalizmi kendi öznel bakış açısıyla yargılamaktadır.
Bu yüzden bu çelişkilere düşen idealist kafalara dönüşmüş iseniz sinirlenebilirsiniz, dünya niye böyle anlayamaz,inansanız birşeye, niye inanıyorum diyebilir,inanmasanız inansam mı ki ya varsa diyebilirsiniz, yani zihinsel açıdan hastalık etkenleri yaratır. Bir de sadece bu gerçeğin bilincine küçük çocuklar sahiptir. Ancak maalesef dünyaya yeni geldiklerinden ne soruları, ne itirazları bilinebilir, ne de anlaşılabilir, anlaşılmaya çalışılıp hayal güçleri algılanabilir. Çoğu da kısa zamanda ebeveynlerinin zorbaca bilgiçlikleri altında bunları unutur.
Bu kadar önemli midir peki bu durumun ayrımı? Eğer insan doğaya ait ise ve gelecek çocukların ise evet. Çünkü bu idea anlayışı doğayı insana ve zihnine,aklına,arzularına ve paraleldeki aşırı genellemeci değişmez bakış açılarına ait kılmıştır, bunun sonucu da denetimsiz,kaotik,belirsiz bir tehditkar insanlık geleceğidir her sonraki çağda büyüyen. Kaos un yani denetimsiz doğanın diyalektik ilişkileri yerine andropomorfik sınırlayıcı imgeler konulduğundan, tam tersine belirsizlikler ve yıkımlar ortaya çıkar sürekli. Bugüne dek bunun oluşumu kaçınılmazdı belki, ama bugünden sonra sonuçları artan bilgi ve teknoloji nedeniyle korkunçlaşmaya başlamıştır ne yazık ki. Sebebi de meydandadır. Aptalca bir düşünce tarzıyla akıldışı amaçlar için doğayı bir yönünden çözmüş olan Einstein ın aklını kullanırsan ortalık mahvolur çünkü aptallık bir milyar ile çarpılmış demektir o an. Oysa akıl doğru yerinde kullanılmış olsa, akıldışı indirgemelere bağlı kalmaz, onun üzerinden yaratılmış taraflı amacı da doğaya karşıt ve saçma bulur hiç uğraşmaz. Bunun yerine o enerjiyi harekete çevirir işler. Örneğin dev çatapat yaratmaya kalkmaz, yaramaz, salak, huysuz, sevgisiz, güç isteyen özel kılınmak ve hükmetmek isteyen intikam peşindeki travmatik çocuklar gibi.
Sonuç düşüncesi nedir peki? Bu kültür için bunun en ünlü nedeni Platondur. İsa dan bile tehlikelidir kültür için İsa suçluluk duygusunun yarattığı taravmanın dışa vurumu iken Platon bunun düşünsel temellerini ve akılsallaştırma kısmını gerçekleştirir. İdea yı en genel ifadeleriyle ilk o uydurmuş ve sistemleştirmiştir. Platon ölmelidir ve unutulmalıdır,çocuklara miras hiç bir kutsal put kalmamalıdır sağlam. Platon u gördüm burada bunlar aklıma geldi yazdım bende.
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 9:26 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#32
Eternal-Lies demiş ki:
Being_and_Death demiş ki:
ne materyalism ne idealisim hiç birşey başarılı olmadı ve olamayacakta....vakti zamanında nietzsche nin dediği gibi beni okuyun anlayın ve becerebiliyorsanız beni aşın diyor....bana bağlı kalmayın sınırlamayın benle kendinizi diyor...
Nietzsche, felsefeye o kadar da katkıda bulunmuş bir insan değildir, bunu belirtelim. Materyalizmin karşısında idealizmden taviz veren bir anlayışı kabul etmiyorum ki, zıt ideolojiler senin dediğin gibi orta yolda birleşmezler. Diyalektik anlayış tez ve anti-tezlerin sentez oluşturduğunu söylerken bunların ikisinden de bir tutam alayım demez. Bunu bi anlayalım önce.
Being_and_Death demiş ki:
insanların belli bi düşünce akımına .....izm lere kapılması hep insanları sınırlar....düşüncelerle sınırlar yani kendini insan....halbuki özgürce düşünmeyi istiyorsanız sınır koymayacaksınız....herşeyi bi madde kavramıyla açıklamak saçmalıktır...maddesel olmayan kavramları açıklayamazsınız...
Her şeyi madde kavramıyla açıklamıyor materyalizm. Demek ki felsefe öğrencisi olmak, bu konudaki eksiklerini tamamlamıyor! Materyalizm, her şeyin maddeyle bağıntılı olduğunu söyler.
Maddelerin genel geçer özellikleri vardır: yansıma ve yansıtma özellikleri. Lenin'den bir örnek;
Bir meteor yeryüzüne çarptığı zaman onun yerde yarattığı deliğin çapına, büyüklüğüne, yer şekillerinin durumuna vs bakarak onun ne hızla geldiğini veya büyüklüğünü hesaplayabiliyoruz. Bu yerin yansıtma özelliğinden kaynaklanıyor, meteorun ise yansıma özelliğinden. Ki bu ikisinin tamamen birbirine bağlı ve birbirine has olduğunu görmek zor değil.
Her şey madde demez zaten materyalizmi daha doğrusu diyalektik materyalizm. İnsan bilinci dışındaki her şeye madde der. Fakat bilinç dediğimiz şey de tamamen maddeye bağlıdır; ki bunun örnekleri de bayıldığımızda veya koma halinde bilincin hiçbir şey hatırlayamamasıdır. Anestezi de buna bir örnek.
Being_and_Death demiş ki:
yada anlaman için daha basit bi yoldan gidiyim....dünyada 2 yi göremezsin..yada dünyada 2*2=4 ü göremezsin...bunlar hep ideal şeylerdir....dünyada 2 elma 2 elma daha 4 elma etti dersin ancak böyle anlarsın sayıları...ama sayı olarak 2 yada 4 ü dünyada göremezsin...
Evet doğrudur, göremezsin. Dünyada 2,4,5 diye bir varlık yoktur. Ama bunlar da doğada var olan maddelerin yansımalarından kaynaklanır, gün gibi aşikar. 4 diye bir şey yok, ama 4 taş var değil mi? Madde olmayan kavramlar, ki bilinçle alakalıdır, tamamen maddelerin yansıma özelliği aracılığıyla insan bilincinde bir kavram olarak yer edinmesiyle olmuştur.
Being_and_Death demiş ki:
şimdi bu kadar laftan sonraa diyeceğim şudur ki...ne idealizm ne materyalizm nede başka birşey varlığı açıklamaya yetmez...çünkü varolanlar yada varlık herhangi bi düşünce sınırları içinde açıklanamaz...bu yüzden nietzsche belli bi yere bağlanmayıp herşeyi yıkmaya çalışıyordu...çünkü duyulara bağlı bi açıklama yapsa yani deneyciler gibi olsa hatalar olacaktı....akılcıların yolundan gitse yine hatalar olacaktı....
Diyalektiğin bir dogmalar bütünü değil de bir yöntem, hayatın sistemine yönelik bir açıklama getirdiğini anlayamamışsın, ne kadar yazık. Özellikle de felsefe okuduğunu söyleyen bir kimse için. "Madde diye bir şey göremezsiniz" diyerek idealizmin allahını yaptığının da farkında değilsin muhtemelen.
Marx,Engels - Alman İdeolojisi
Engels - Doğanın Diyalektiği
Lenin - Materyalizm ve Ampiriyokritisizm
o kitapları sadece sen okudun da başkaları okumadı gibi kabul edipte mümkünse böyle şu şu şu diye yazma....o kitapları okudum biliyorum merak etme sen
lenin yada marx ta bi anlamda idealisttir....materyalist olmaları idealist yanları olmadığını göstermez
özellikle tarih ile ilgili görüşlerine bi bak derim....kendi düşüncesini sanki bir tarihin zorunluluğuymuş gibi vermeye çalışır karl marx....tarihten yasalar çıkarma çabasından başka birşey değildir ve saçmalıktır...neyse bende sana diyorum ki....
wittgenstein ve heidegger oku....üstüne bide derrida okursan sanırım ne demek istediğimi o zaman anlayabilirsin
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 9:55 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#33
Eternal-Lies demiş ki:
Being_and_Death demiş ki:
ne materyalism ne idealisim hiç birşey başarılı olmadı ve olamayacakta....vakti zamanında nietzsche nin dediği gibi beni okuyun anlayın ve becerebiliyorsanız beni aşın diyor....bana bağlı kalmayın sınırlamayın benle kendinizi diyor...
Nietzsche, felsefeye o kadar da katkıda bulunmuş bir insan değildir, bunu belirtelim. Materyalizmin karşısında idealizmden taviz veren bir anlayışı kabul etmiyorum ki, zıt ideolojiler senin dediğin gibi orta yolda birleşmezler. Diyalektik anlayış tez ve anti-tezlerin sentez oluşturduğunu söylerken bunların ikisinden de bir tutam alayım demez. Bunu bi anlayalım önce.
Being_and_Death demiş ki:
insanların belli bi düşünce akımına .....izm lere kapılması hep insanları sınırlar....düşüncelerle sınırlar yani kendini insan....halbuki özgürce düşünmeyi istiyorsanız sınır koymayacaksınız....herşeyi bi madde kavramıyla açıklamak saçmalıktır...maddesel olmayan kavramları açıklayamazsınız...
Her şeyi madde kavramıyla açıklamıyor materyalizm. Demek ki felsefe öğrencisi olmak, bu konudaki eksiklerini tamamlamıyor! Materyalizm, her şeyin maddeyle bağıntılı olduğunu söyler.
Maddelerin genel geçer özellikleri vardır: yansıma ve yansıtma özellikleri. Lenin'den bir örnek;
Bir meteor yeryüzüne çarptığı zaman onun yerde yarattığı deliğin çapına, büyüklüğüne, yer şekillerinin durumuna vs bakarak onun ne hızla geldiğini veya büyüklüğünü hesaplayabiliyoruz. Bu yerin yansıtma özelliğinden kaynaklanıyor, meteorun ise yansıma özelliğinden. Ki bu ikisinin tamamen birbirine bağlı ve birbirine has olduğunu görmek zor değil.
Her şey madde demez zaten materyalizmi daha doğrusu diyalektik materyalizm. İnsan bilinci dışındaki her şeye madde der. Fakat bilinç dediğimiz şey de tamamen maddeye bağlıdır; ki bunun örnekleri de bayıldığımızda veya koma halinde bilincin hiçbir şey hatırlayamamasıdır. Anestezi de buna bir örnek.
Being_and_Death demiş ki:
yada anlaman için daha basit bi yoldan gidiyim....dünyada 2 yi göremezsin..yada dünyada 2*2=4 ü göremezsin...bunlar hep ideal şeylerdir....dünyada 2 elma 2 elma daha 4 elma etti dersin ancak böyle anlarsın sayıları...ama sayı olarak 2 yada 4 ü dünyada göremezsin...
Evet doğrudur, göremezsin. Dünyada 2,4,5 diye bir varlık yoktur. Ama bunlar da doğada var olan maddelerin yansımalarından kaynaklanır, gün gibi aşikar. 4 diye bir şey yok, ama 4 taş var değil mi? Madde olmayan kavramlar, ki bilinçle alakalıdır, tamamen maddelerin yansıma özelliği aracılığıyla insan bilincinde bir kavram olarak yer edinmesiyle olmuştur.
Being_and_Death demiş ki:
şimdi bu kadar laftan sonraa diyeceğim şudur ki...ne idealizm ne materyalizm nede başka birşey varlığı açıklamaya yetmez...çünkü varolanlar yada varlık herhangi bi düşünce sınırları içinde açıklanamaz...bu yüzden nietzsche belli bi yere bağlanmayıp herşeyi yıkmaya çalışıyordu...çünkü duyulara bağlı bi açıklama yapsa yani deneyciler gibi olsa hatalar olacaktı....akılcıların yolundan gitse yine hatalar olacaktı....
Diyalektiğin bir dogmalar bütünü değil de bir yöntem, hayatın sistemine yönelik bir açıklama getirdiğini anlayamamışsın, ne kadar yazık. Özellikle de felsefe okuduğunu söyleyen bir kimse için. "Madde diye bir şey göremezsiniz" diyerek idealizmin allahını yaptığının da farkında değilsin muhtemelen.
Marx,Engels - Alman İdeolojisi
Engels - Doğanın Diyalektiği
Lenin - Materyalizm ve Ampiriyokritisizm
haaa ayrıca tek tek yazılarına itirazlarıma gelince...
nietzsche felsefeye katkısı olmamıştır? güldürme beni....felsefenin kökten yönünü değiştiren bi filozoftur nietzsche.....karl marx ve lenine takılıp kalmış olmandan dolayı sanırım daha ötesi hakkında bi bilgin yok ha?
20.yy felsefesi ve günümüz felsefesi komple nietzsche den etkilenmiştir.....
varoluşçuluk akımı,post modern felsefe,20.yy felsefesindeki filozoflara biraz bakacak olursan hepside nietzsche etkisi olduğunu görürsün..hatta kendileri açık açık söylerler nietzsche den etkilendiklerini....böyle bi adama felsefeye katkısı olmamıştır demek kiii tüm felsefe tarihinin metafizik geleneğini alt üst etmiş bir adamdır nietzsche....herhalde komik olur dimi söylediğin şey? bi kendi kendine düşün bakalım....felsefeyi sosyolojiden ayırmayı dene derim bide....
ikinci olarak ben yazımdaaa olan herşey maddeyle alakasızdır...maddesel hiç birşey yoktur mu demişimde bana leninden örnekler verip yok lenin böyle diyo materyalism herşeyi maddeyle açıklamaz maddesel olduğunu söyler gibi örnekler veriyorsun?
benim verdiğim örneklerde de zaten herşeyde bi maddesel bişiyin olduğunu açık açık belirmişim....sayı örneğinede masa örneğinede bakacak olursan maddesel bişiler var diyorum....maddesel hiç birşey yok demiyorum dimi? bence okuduğunu anlarken iyi irdele...yazmadığım şeyleri yazmışım gibi kabul edipte bana karşı kullanma....
üçüncü olarak bilinç maddesel şeylere bağlıdır evet....bedenin olmazsa bilincinde olamaz.....fakat maddesel şeylerin yanında algılama yeteneği,5 duyunun yeteneği gibi maddesel yanıda olan amaa hiç bi şekilde madde ile açıklayamayacağın yanlarıda vardır....örneğin sen ağrıyı duyumsarsın fakat bu ağrının tam olarak yerini gösteremezsin...işte tam şu noktadan çıkıyor diyemezsin...sadece maddesel bir olay olsaydı derdin ki işte tam burası..çünkü gerçeklikte herşey apaçıktır ve bellidir....sorun zihin yada düşünce edimindeki karışıklıklardır....herşeyde maddesel bişilerin olduğu açıktır fakat bu yinede madde denilen kavramın metafizik birşey olmadığını göstermez....
diyalektiğin bir yöntem olmadığını söylemiyorum zaten...fakat diyalektik yada din yada bilim yada başka herşey bir genellemedir...bunu derrida okumadıysan zaten açıklamak çok zor....her düşünce akımı .....izm yada .......loji vs vs hep bir sınırlama ve genelleme etkinliğidir.....nietzsche ve wittgenstein in sözünü yine hatırlatırsam...doğada birbirinin aynı olan 2 yaprak yoktur ama biz bunlara yaprak diyerek genelleriz....
diyalektik yöntem yada o yöntem bu yöntem fark etmez...hepsi bir dil oyunudur...bir açıklama sistemidir....vee bu açıklamaları yaparken sürekli genellemeler yapar..çünkü açıklama "dil" ile olur. dil diye birşey olmasaydı bu açıklamalarda yapılamazdı dimi?
şimdi ister diyalektik ister başka birşey herhangi bi yöntem ile yaprak olgusunu açıklamaya çalıştığında sürekli bir genellemeler olacak....yani yaprakların hepsine ilişkin genel şeyler söylenecek..işte bu şöyledir böyledir vs vs....halbuki doğada birbiirinin aynı 2 şey yok....bir tane yaprağa bakıp herhangi bi yöntem ile genel birşey söylemek genelleme yapmaktır ve bunlar bilgi değildir....çünkü hiç bi zaman tüm yapraklara ilişkin bilgin olamayaaktır....haliyle istersen diyalektik materyalizmin yöntemini al ister başka bişiyi al...her zaman bir genelleme etkinliği olacaktır...yani tümevarım...veee tümevarım denilen şeylerde bilgi falan değildir...bu yüzden tek bir sistem ile hiç birşey açıklanamayacağı gibi hiç bir sistemle açıklanamaz...çünkü her açıklama iddiasında bulunan adam ortaya bilgi koyduğunu söyler...ortaya bilgi koyduğunu iddia edende hep genellemeler yapar...halbuki şimdi tüm yaprakların o genelleme yaptığındaki özelliklere sahip olduğunu deneyerek görme şansın yoktur dimi?
ben idealist falan değilim yada materyalistte değilim...herhangi bir ...izm yada ...loji ye bağlanmak zaten insanı sınırlar....belli bi perspektiften bakmaya zorlar ve o perspektif dışındaki şeyleri saçma olarak görür...yani olay bildiğin sidik yarışına döner...tüm felsefe tarihinde de hep böyle olmuştur.....
agnostikler/gnostikler
idealistler/materyalistler
etikçiler/nihilistler
epistomolojiciler/skeptikler
bunlar daha devam ettirilebilir....her zaman her iki tarafta hep bir açıdan bakar olaylara....ve diğer perspektifler hakkında çıkmaza düşerler....derrida tümevarım yapılamayacağını söylerken bunu kast ediyordu işte....çünkü her genelleme bir yatsımadır....her insan kendi içinde bir özelliğe sahiptir bir olanağa sahiptir vs vs....yani birbirinin aynı 2 insan yoktur...amaa etik ne yapar tüm insanlar için ortak doğrular belirlemeye çalışır...halbuki birbiriyle aynı yaşatılara sahip midir ki tüm insanlar?
vee sürekli sorunlar çıkar....ben daha ne kadar yazsamda çok büyük anlamıda olmayacak....şüpheci deyip geçeceksinizdir büyük ihtimal...
derrida yı bi oku diyorum bu kadar....
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 10:44 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#34
Benim kitap önerim, sana veya başkasına ahkam kesmek değildi. Sadece merak eden varsa okusun diye yazdım.
Marx'ı idealist olarak nitelemek ne kadar akla yatkın ve de değerliyse, yorumun da o kadar. Marx'ı anlayan birisi ona diyalektik anlayışı bir din gibi dogmatik olarak nitelendirmek idealizmdir diyorum ben de sana.
Diyalektik de tavan noktasına Hegel'de ulaşmıştır, o yüzden Marx idealisttir diye saçma bir yorum duymamak için bu konuyu burda bırakmak sağlıklı olacak. Çünkü eminim ne sen bana, ne de ben sana laf analatabileceğim, okursan anlarsın, okumazsan anlamazsın bu kadar basit.
Aton'un yazısı ayrıca önemli zahmet edip okumak gerekli...
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 11:32 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#35
Eternal-Lies demiş ki:
Benim kitap önerim, sana veya başkasına ahkam kesmek değildi. Sadece merak eden varsa okusun diye yazdım.
Marx'ı idealist olarak nitelemek ne kadar akla yatkın ve de değerliyse, yorumun da o kadar. Marx'ı anlayan birisi ona diyalektik anlayışı bir din gibi dogmatik olarak nitelendirmek idealizmdir diyorum ben de sana.
Diyalektik de tavan noktasına Hegel'de ulaşmıştır, o yüzden Marx idealisttir diye saçma bir yorum duymamak için bu konuyu burda bırakmak sağlıklı olacak. Çünkü eminim ne sen bana, ne de ben sana laf analatabileceğim, okursan anlarsın, okumazsan anlamazsın bu kadar basit.
Aton'un yazısı ayrıca önemli zahmet edip okumak gerekli...
marx ın materyalist olduğu açık ama tamamiyle materyalist değil..ben bunu söylemeye çalıştım
idealist yönlerde var marx ta...kim ne derse desin...
aramızdaki fark ise aslında şu...benim seni anlamama yada senin beni anlamama durumun değil...ben hiç bir ...izm yada ....lojiyi kabul etmiyorum....hiç bir dayanağı işte olay bu sonra bundan şöyle şöyle sonuçlar çıkar diye bir dayanak noktası oluşturmuyorum kendime....herkesin kendine ait bi fikri vardır herkes bişileri benimser o kadar...daha ötesi değil...hiç bi görüş bi başka görüş üstünde hüküm veremez bana göre....herkesin kendine has görüşü vardır ona göre yaşar gider....düşüncelerin çatışması saçmalıktır....idealizm mi yenecek materyalizm mi yenecek vs vs bunlar saçmalık...idealizmi benimser bazı insanlar öyle yaşar...yada materyalizmi benimser böyle yaşar...burda idealizm mi yoksa materyalizm mi diye farklı düşünce akımlarını kapıştırmanın anlamı yok yani...
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
Aton
Veled-i METAL
Kayıt: Apr 07, 2007
Mesajlar: 151
Nerden: uzak çok uzak bir galaksiden
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 11:48 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#36
İkiniz de benzer şeyler söylediğiniz halde kavramları birbirinize yanlış yansıttığınızdan çatışmaktasınız. Biriniz Nietzsche nin felsefeye katkısı olmamıştır demiş ki bu hatalı hatta Nietzsche nin psikolojiye katkılarından bile bahsedebilirim ben tabi hakim değerler açısından değerlendirirsek olmaz. Diğeriniz Marks ı yanlış anlamış ve sonrasındaki yorumları, Lenin in istemeden yer yer katkıda bulunup özellikle de Stalin in son biçimine getirdiği ve Marksist literatürde Ortodoks yorum denilen durum ile Marks ı bir tutarak idealizm ile etiketlemiş ki bu da başka bir hata. Maddenin metafizik olduğu iddiasının ise bir mesneti yoktur. Görünen evrendeyiz onu yaşıyoruz ve ötesini uydurup maddeye metafizik anlamlar yüklemek zaten idealizmin temel düşünce kalıbıdır. Ağrı ise gergin bir sinir hücresinin enerji iletinmini kesmesi ve o bölgedeki dokunun bir süreliğine madde eneji alışverişinden yoksun kalmasıdır,sinir alınırsa ağrı da hissedilmez ancak sinir alınırsa diğer tüm işlevler de aksayacağından ağrısız bir şekilde çürüme başlar. Ağrı bir iç uyarandır dengenin bozulması sonucu ortaya çıkar,çeşitleri vadır metafizik ya da düşünsel değildir.
Bir diğer nokta kaotik yorum bir reddetme değildir. Doğada hiçbirşey birbirinin fotoğrafik kopyası olamaz çünkü hareket daimidir. Ancak henüz hala keşfe uğraştığımız bazı önkabullerin varolması da saçmalık olarak nitelenemez. Atom var mıdır sizce? Karmaşık olasılık bulutları içinde yörünge çizen spinli kürelerin olduğuna inanıyor musunuz? Dibe indikçe belirsizliğin ve kuantum ilkelerinin sonsuzluk çarpanlarıyla neden karşılaşıyoruz? Tamamen bir yanılgı içinde miyiz? Öyleyse Newton ile uzaya nasıl çıktık? Atom enerjisi halüsinasyon muydu, Japonların öldüğü yalan mı? Olaya böyle bakarsak asıl saçmalamış oluruz. Nihilizmin bu biçimi aslında nihilizm değil idealizmdir çünkü tüm somut etkileri de yok sayar. Dolayısıyla inceltebildiğimiz kadar inceltiriz ama buna sınır çizmeyiz. Model yaratan varlıklarız evren asla bizim modelimizdeki gibi olmayacak ama biz algılayabildiğimize sahibiz ötesi alanımız değil. Buradaki kıstas yaprağın keskin modelinde ısrar etmemenin yanında yaprak modelinin ortak özelliklerini bulmak ve armut ile karıştırmamaktır. Diyalektik materyalizm bunu yöntemleştirme ve kafa karışıklıklarını azaltma işlevi görür. Yoksa yeni baştan bir evren kurgulama gayesi yoktur bu hatalı bir yorumdur.
Marksist tarih konusu: Marks tarihin belli bir anında üretim ilişkilerinin neden olduğu çatışkıları yani sınıf çatışmalarını irdeler ve insanların bu çatışmayla birlikte yarattığı yeni bir tarihi bakış açısı önerir. Birkaç ataerkil adamın ona buna savaş açtığına dair hakim tarih anlayışını reddederek idealist bbakışı reddeder. Bu olaylara neden olan maddi ilişkileri yorumlar. Ayrıca bu çatışkının belli bir dönemde doğduğunu üretimde yeni çelişkilere dönüşerek geliştiğini ve yapısı gereği de sona ereceğini öngörür. Tarihi sona erdirmez ve diyalektik sınıf karşıtlığının bitmesi ile birlikte tarih öncesi dediği tüm tarihin sona ereceğini iddia eder. Bu noktada bir genelleme yoktur. Evren yoktan yeniden inşa edilmez. Bu noktada Engels in natüralist genellemeleri, Darwin teoeisinin idealist yorumu olan sosyal darwinizm gibi yolundan sapan bazı fikirler kafa karışıklığına neden olmaktadır. Her biri çok dikkatlice yorumlanmalıdır.
_________________
.[-h(bar)2/2m]d2.y+u.y=e.y
ekindron vanehedris asohimdor
Herkes bir yönüyle haklıdır ancak nerede ne kadar haklı olduğunun farkında değildir.
Başa dön
darlene
Zehir Hafiye
Kayıt: Jul 01, 2008
Mesajlar: 222
Tarih: Pzr Tem 13, 2008 11:55 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#37
Being_and_Death demiş ki:
Eternal-Lies demiş ki:
Benim kitap önerim, sana veya başkasına ahkam kesmek değildi. Sadece merak eden varsa okusun diye yazdım.
Marx'ı idealist olarak nitelemek ne kadar akla yatkın ve de değerliyse, yorumun da o kadar. Marx'ı anlayan birisi ona diyalektik anlayışı bir din gibi dogmatik olarak nitelendirmek idealizmdir diyorum ben de sana.
Diyalektik de tavan noktasına Hegel'de ulaşmıştır, o yüzden Marx idealisttir diye saçma bir yorum duymamak için bu konuyu burda bırakmak sağlıklı olacak. Çünkü eminim ne sen bana, ne de ben sana laf analatabileceğim, okursan anlarsın, okumazsan anlamazsın bu kadar basit.
Aton'un yazısı ayrıca önemli zahmet edip okumak gerekli...
marx ın materyalist olduğu açık ama tamamiyle materyalist değil..ben bunu söylemeye çalıştım
idealist yönlerde var marx ta...kim ne derse desin...
aramızdaki fark ise aslında şu...benim seni anlamama yada senin beni anlamama durumun değil...ben hiç bir ...izm yada ....lojiyi kabul etmiyorum....hiç bir dayanağı işte olay bu sonra bundan şöyle şöyle sonuçlar çıkar diye bir dayanak noktası oluşturmuyorum kendime....herkesin kendine ait bi fikri vardır herkes bişileri benimser o kadar...daha ötesi değil...hiç bi görüş bi başka görüş üstünde hüküm veremez bana göre....herkesin kendine has görüşü vardır ona göre yaşar gider....düşüncelerin çatışması saçmalıktır....idealizm mi yenecek materyalizm mi yenecek vs vs bunlar saçmalık...idealizmi benimser bazı insanlar öyle yaşar...yada materyalizmi benimser böyle yaşar...burda idealizm mi yoksa materyalizm mi diye farklı düşünce akımlarını kapıştırmanın anlamı yok yani...
bu kadar saçma bir yorum olamazdı heralde."bazısı idealizmi benimser bazısı materyalizmi" vay be hiç düşünememiştik bunu.biz burda akımları kapıştırıyoruz evet bakalım hangisi yenicek iyi oyanayan kazansın.bu topikten anladığın buysa gelip yazma hiç bence.burası felsefenin tartışıldığı bir platform ve düşünmeyi gereksiz bulan insan söylemi olan "ya o öyle düşünür buda böyle" şeklinde tıngırtıların burada yeri yok.düşüncelerin çatışmasıda saçmalık falan değil birden fazla akıl ve düşüncenin doğal sonucudur..
Başa dön
Being_and_Death
Sebil-i Sübyan
Kayıt: Jul 10, 2008
Mesajlar: 96
Tarih: Pts Tem 14, 2008 12:32 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#38
darlene demiş ki:
Being_and_Death demiş ki:
Eternal-Lies demiş ki:
Benim kitap önerim, sana veya başkasına ahkam kesmek değildi. Sadece merak eden varsa okusun diye yazdım.
Marx'ı idealist olarak nitelemek ne kadar akla yatkın ve de değerliyse, yorumun da o kadar. Marx'ı anlayan birisi ona diyalektik anlayışı bir din gibi dogmatik olarak nitelendirmek idealizmdir diyorum ben de sana.
Diyalektik de tavan noktasına Hegel'de ulaşmıştır, o yüzden Marx idealisttir diye saçma bir yorum duymamak için bu konuyu burda bırakmak sağlıklı olacak. Çünkü eminim ne sen bana, ne de ben sana laf analatabileceğim, okursan anlarsın, okumazsan anlamazsın bu kadar basit.
Aton'un yazısı ayrıca önemli zahmet edip okumak gerekli...
marx ın materyalist olduğu açık ama tamamiyle materyalist değil..ben bunu söylemeye çalıştım
idealist yönlerde var marx ta...kim ne derse desin...
aramızdaki fark ise aslında şu...benim seni anlamama yada senin beni anlamama durumun değil...ben hiç bir ...izm yada ....lojiyi kabul etmiyorum....hiç bir dayanağı işte olay bu sonra bundan şöyle şöyle sonuçlar çıkar diye bir dayanak noktası oluşturmuyorum kendime....herkesin kendine ait bi fikri vardır herkes bişileri benimser o kadar...daha ötesi değil...hiç bi görüş bi başka görüş üstünde hüküm veremez bana göre....herkesin kendine has görüşü vardır ona göre yaşar gider....düşüncelerin çatışması saçmalıktır....idealizm mi yenecek materyalizm mi yenecek vs vs bunlar saçmalık...idealizmi benimser bazı insanlar öyle yaşar...yada materyalizmi benimser böyle yaşar...burda idealizm mi yoksa materyalizm mi diye farklı düşünce akımlarını kapıştırmanın anlamı yok yani...
bu kadar saçma bir yorum olamazdı heralde."bazısı idealizmi benimser bazısı materyalizmi" vay be hiç düşünememiştik bunu.biz burda akımları kapıştırıyoruz evet bakalım hangisi yenicek iyi oyanayan kazansın.bu topikten anladığın buysa gelip yazma hiç bence.burası felsefenin tartışıldığı bir platform ve düşünmeyi gereksiz bulan insan söylemi olan "ya o öyle düşünür buda böyle" şeklinde tıngırtıların burada yeri yok.düşüncelerin çatışmasıda saçmalık falan değil birden fazla akıl ve düşüncenin doğal sonucudur..
neyi düşünüp neyi düşünemeyeceğini bilebilecek konumda değilim kusura bakma
ben derridayı okuyun diyorum bu kadar...genellemelerin ve ....izm ve .....lojilerin hepsi saçmalıktan başka birşey değildir diyorum...vee lafı bir hocamın bir yazısındaki bir cümle ile tamamlıyorum
günümüzde felsefenin sorunu felsefecilerdir....
_________________
Being and Death - Guttural Vocals (No Effects)
Being and Death - Extreme Death Metal
The Ideabender
Başa dön
Aton
Veled-i METAL
Kayıt: Apr 07, 2007
Mesajlar: 151
Nerden: uzak çok uzak bir galaksiden
Tarih: Pts Tem 14, 2008 1:05 am
Mesaj konusu:
Mesaj:
#39
Senin sorunun kendinle sanırım daha çok Being_and_Death. loji ya da izm diye birşey yok. O yüzden bu noktada saçmalayan sen oluyorsun. İdealist indirgeme bu. izm neymiş böyle yüzeysel genellemeler aptalcadır, bu kadarda saçmalanmaz. Sürekli tek söylediğin derrida okuyun. Lüzum yok. Sanırım ne okusan herşeyi onda buluyorsun, böyle birşeyde yok. Üstelik hem bunu diyor hem de kimi öyle der kimi böyle kesinlik yok diyorsun, çelişki. Egondan sıyrılırsan müteşekkir olacağız ve önünde eğileceğiz.
Bu arada MetALgOds un verdiği uzun link sayfanın şaftının kaymasına neden olmuş sanırım okuma zorluğu oluyor düzeltilirse ne güzel olur:)
_________________
.[-h(bar)2/2m]d2.y+u.y=e.y
ekindron vanehedris asohimdor
Herkes bir yönüyle haklıdır ancak nerede ne kadar haklı olduğunun farkında değildir.
Başa dön
Eternal-Lies
Zehir Hafiye
Kayıt: Jun 28, 2007
Mesajlar: 367
Tarih: Pts Tem 14, 2008 7:23 pm
Mesaj konusu:
Mesaj:
#40
-izm veya -lojileri kabul etmiyorum demek...
Böyle mantık dışı bir şey yok. Zıtlıkların olduğu yerde objektiflik olduğunu zannetmek gibi bir şey, anlamsız. Aton doğru söylemiş...
Başa dön
Mesajları göster:
Hepsi
1 Günlük
7 Günlük
2 Haftalık
1 Aylık
3 Aylık
6 Aylık
1 Yıllık
eskiden-yeniye
yeniden-eskiye
metaltr.net Forum Ana Sayfası
->
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Tüm saatler GMT +1 Saat
Sayfa
Önceki
1
,
2
,
3
Sonraki
2
. sayfa (Toplam
3
sayfa)
Forum Seçin:
Bir Forum Seçin
Müzik/Genel
----------------
Metal Genel
Rock Genel
Yerli Gruplar
Yabancı Gruplar
-- Şarkı Sözleri
Türk Rock
Dış Sesler
Konser & Etkinlikler
Albüm Haberleri
Dergi Paylaşım Platformu
Müzik Market
----------------
Eleman Arıyorum!
Müzik Aletleri
Gitar / Tab
Stüdyo Prova Kayıt
Alım / Satım
Serbest ALAN
----------------
Güncel Haberler
Geyik
SERBEST KURSU
Felsefe - Sosyoloji - Psikoloji
Edebiyat
Karalamalar
Film Dizi Sinema Kültür Sanat
Internet / Bilgisayar / Teknoloji / Oyun / ..
-- Radyolar
Logmania
Komik / İlginç Resim / Video
Mekan
----------------
Mekanlar / Pasajlar
-- Cafe/Barlar
-- Tattoo ( Dövme ) & Piercing
Üniversiteler
MetalTR.NET
----------------
MetalTR.Net Hakkinda
Bu forumda yeni konular
açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap
veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı
silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy
kullanamazsınız
Powered by
phpBB
© 2001, 2002 phpBB Group
Türkçe Çeviri : Onur Turgay & Erdem Çorapçıoğlu
phpBB template by
Spectre
:: Ported for PHP-Nuke by
nukemods.com