Metal TR.NET - Yerli Gruplarina Sahip CIK !  
  Giriş veya Kayıt Ol
::  Ana Sayfa  ::  Hesabınız  ::  Forumlar  ::  Haberler  ::  Kritik  ::  Fotoğraf Galerisi  ::  Hosting  ::  Köşe Yazıları  ::
Menü
 Site
tree-T.gif Ana Sayfa
 Forum
 Haber Gönder
 Haber Arşivi
tree-T.gif Etkinlik Takvimi
tree-T.gif Site Kadrosu
 Extra
 Hosting
 En İyi 10
 İnteraktif
petitrond.gif Demo & Mp3 Arşivi
petitrond.gif Video İzleme
petitrond.gif Fotoğraf Galerisi
 Destek
 Destekleyenler
 Linkekle
 Bizi Öner!
 
İçerik
. Yerli Gruplar
. Yabancı Gruplar
. Biyografiler
. Albümler
. Albüm Kritikleri
. Röportajlar
. Köşe Yazıları
. Köşe Yazıları Arşiv
. Dergiler
. Etkinlikler
· Gitar & TAB
 
Albüm Kritikleri
· KORN - The path of totality
· Hypocrisy-A Taste of Extreme Divinity (2009)
· Cyntia - Endless World (2012)
· Tiamat - The Scarred People
· Moonspell Alpha Noir-Omega White.
· Ghost - Opus Eponymous
· Testament - Dark Roots of Earth
· Lamb of God - Resolution
· Volbeat Live From Beyond Hell/Above Heaven
· Pentagram - MMXII
 
Kısa Haberler

[ Haber Arşivi ]
 
Son 10 Haber
· 100 Metal Sunar: GAEREA
[ 0 yorum - 915 okuma ]
· Dark Tranquillity Türkiye Turnesi 2021
[ 0 yorum - 3219 okuma ]
· SECURIS yeni Albümünü yayınladı.
[ 0 yorum - 5882 okuma ]
· OPETH 22 Mart 2015′te İstanbul'da, 23 Mart'ta ise Ankara'da
[ 0 yorum - 14017 okuma ]
· Blind Guardian Istanbul konseri 14 Mayıs 2015
[ 0 yorum - 14555 okuma ]
· Blind Guardian 8 yıl aradan sonra yeniden Ankara’da
[ 0 yorum - 13887 okuma ]
· DYING FETUS 11 HAZİRAN 2015 İstanbul'da
[ 0 yorum - 15394 okuma ]
· Kurt Cobain belgeselinden ilk fragman geldi
[ 0 yorum - 15454 okuma ]
· Takıntı - Buhran klibi yayınlandı!
[ 0 yorum - 16576 okuma ]
· Wayne Static 48 yaşında hayatını kaybetti
[ 0 yorum - 17530 okuma ]

[ Devamı Haberler Bölümünde ]
 
Fotoğraf Galerisi

B Noktası



B Noktası



B Noktası



Heretic Soul @ Waldb ...



Heretic Soul



Heretic Soul



Heretic Soul @ Rock ...



Anoreksi Promo 2011



Anoreksi Promo 2011



Anoreksi Promo 2011


[ Fotoğraf Galerisi ]
 
Rastgele Biyografi


Erythrocyte
 
MetalTR Arama
 
Üyelik
 
Üye Olun
Kayıp Şifre

Güvenlik Kodu: Güvenlik Kodu
Güvenlik Kodunu Girin:
 
Üyelik:
Bugün: 0
Dün: 0
Bekleyen Üyelik(ler): 4
Toplam Üye: 42,762
En Son Üye: electric_wizard

Şu An Bağlı:
Misafir(ler): 244
Üye(ler): 0
Toplam: 244
 
Forumlardan
Last 10 Forum Messages

eskiler bi bakın la ?
Son mesaj atan; ImpLosioN

Şu anda ne dinliyorsunuz?
Son mesaj atan; ImpLosioN

MetalTR Discord kanalı bekleriz
Son mesaj atan; Belorin

Metal dinleyici kitlesi
Son mesaj atan; Belorin

Kiramen Katib-in (Ankara)
Son mesaj atan; SMITD

Ona On Cafe
Son mesaj atan; SMITD

Kurbağa Teorisi
Son mesaj atan; elvistuna

Rotting Christ 10 Aralık 2023'te İstanbul'da!
Son mesaj atan; KopuK

Rotting Christ 10 Aralık 2023'te İstanbul'da!
Son mesaj atan; KopuK

1 mart 2024 Cradle of Filth istanbul konseri
Son mesaj atan; KopuK


[ Metal TR.NET - Yerli Gruplarina Sahip CIK ! ]
 
Köşe Yazıları
 


Öldükten Sonra Yaşamak
Luna
Luna

Tarih: 7 Ekim 2009 Çarşamba


‘Tüm bu anlar, zamanın içinde kaybolup gidecek. Yağmurdaki gözyaşları gibi… Ölme zamanı.’
Roy Batty, ‘Blade Runner’

İnsanlarla tanışıyorum. Her gün başka bir beden ve başka bir hikâyeyle. Bu hikâyelerin sahipleri, doğalarının gereği olarak ne olduğumu merak ediyorlar önce. ‘Ben… Yazarım,’ diyorum çekinceyle. ‘Yani yazar olacağım. Benim, dediğim bir kitabım olduğunda…’ Bu cevap çoğunlukla onlara ilgi çekici geliyor. Yüzlerinde yeni aldıkları ama nasıl çalıştıracaklarını bilemedikleri bir oyuncağa henüz sahip olmuş olmanın çocuksu heyecanıyla gülümsüyorlar. Belki de bu benzetme yalnızca benim iyimserliğimden. Ya da olaya edebi bir değer kazandırma gereksinimimdendir. Bilemiyorum. Belki de kendilerince, işsizler ordusuna katılacak olan bir hayalpereste nasıl gülünüyorsa öyle gülüyorlardır. Kim bilir? Bildiğim tek şey gülümsedikleri. Çocukça ya da dalga geçerek… Açıkçası her iki durumda da yapabileceğim pek bir şey yok. Bu yüzden de rahat olmalıyım değil mi?

İnsanlar ‘işim’ dediğim şeyi duyduklarında gülümsüyorlar önce. Bir sonraki aşamadaysa yine benzer şeyler gerçekleşiyor. Bu diyaloga girdiğim kimselerin çok büyük çoğunluğu – neredeyse hepsi – şunu söylüyorlar bana: Benim hayatımı yazsana. Roman gibidir… İşte tam olarak o an, konuşmanın kilitlenip kaldığı an oluyor benim için. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum bir anlığına. Karşımdakine nazikçe gülümsemekten ve birkaç manevrayla fark ettirmeden konuyu değiştirmekten başka yapabileceğim hiçbir şeyin olmadığı bir an o. Başka ne yapabilirim? Bir düşünsenize… Ona karşı ‘Evet, herkes böyle söyler,’ diyerek harikulade ukala ve irrite edici bir tavır mı takınmalıyım? Ya da ‘Ya? Öyle mi? Evet. Olabilir aslında,’ diyerek yalandan bir merak ve çocuk avutucu sahte bir tavır mı? Ya da ‘Hayır. Benim yazacak daha ilginç şeylerim var,’ diyerek son derece kırıcı ve aptal mı olmalıyım? Bunların hiçbiri olamam. Çünkü her birinin neden o cümleyi kurduklarını bal gibi biliyorum. Ve eminim ki benim karşımda yazar olduğunu söyleyen biri olsa, o cümleyi kurma cesaretini gösteremezdim bile. Ama içten içe aynı şeyi dilerdim. Benim hayatımın kaleme alınmasını…

İnsanlar hatırlanmak isterler. Öldükten sonra da yaşamak… Böyle bir arzusu olmadığını iddia eden kimse bilin ki yalan söylüyordur. Her insan bir şekilde kalıcı olmayı ister. Ve öldükten sonra da yaşamayı sağlayan bu kalıcılığın en büyük anahtarı yazıdır. Yazının keşfini sağlayan en temel dürtü budur işte: Öldükten sonra da yaşama arzusu…

Kültürün oluşumunu bir düşünün. Epeyce gerilere gidin. Dünyaya ayak basan, o meraklı ilk insanlara kadar yürüyün geçmiş zamanda. Biliyorum, bilgisayarlarımızın başında oturup tüm dünyaya bağlanabildiğimiz şu anda bunu yapmak biraz güç. Ama hayal edin… En temel gereksinimi karnını doyurmak ve delicesine korktuğu, henüz anlam veremediği doğanın kötü tarafından korunmak olan ilk insanı hayal edin. İletişim kurmak, diğerleriyle bir şeyler paylaşmak, onlarla bütünleşmek zorunda. Bir topluluğun parçası olmak zorunda. Ve bu iletişimde kullanabileceği tek şey vücudu. El, kol hareketleri… Sonrasında, zamanla kullanmayı öğrendiği sesi. Ve sözcükler… Çevresindeki her şeyi anlamlandırma, bilinmeyene duyduğu korkuyu bir nebze olsun gidermek adına isimler uydurma çabası…

İsimler bulundu. Varlıklar adlandırıldı ve anlamlandırıldı. Peki ya sonra? Bu adam, gerektiğinde silahı, gerektiğinde dili, gerektiğinde eğlence aracı olan vücudunun sonsuz yaşama hakkı olmadığını çok çabuk öğrendi. Peki ya isimler, anlamlar? Onlar da bu adamla birlikte yok mu olacak? Buna izin veremez. Eğer sözcükleri de beraberinde götürürse tüm çabası boşa gidecek. Çocukları onun yaşarken neler başardığını asla öğrenemeyecekler. Ve o öylece ölüp gitmiş olacak. Bu yüzden sözcüklerin de onunla birlikte ölmesine izin veremez. Çünkü o, öldükten sonra da yaşamak istiyor…

Zaman geçiyor. Önce sözcükler akılda kalabilirliklerine göre seçiliyorlar. Sonra akılda kalıcı olmanın formülünün tekrarlardan geçtiğini keşfediyor insanlar. Durmadan tekrarlanan sözcükler, hatırda kalıcılıklarıyla yaşamaya devam ediyorlar. Tüm bunların oluşumu yüzyıllar alıyor elbette… Sözlü kültür dediğimiz olgu, işte bu süreçleri içeriyor. Kültürün oluşumunun ilk basamaklarından olan sözlü kültürün kalıcılığı da insana yeterli gelmiyor tabii. Sözün ulaşım alanı öyle dar ki… İnsanın sesi dağları aşamıyor. Daha kalıcı bir şey gerek insana. Yaşamını boş bir kova gibi geçirmediğini, o kovaya bir şeyler doldurmak için uğraştığını ve tüm o uğraşları başkalarının da görüp kendilerine düşen payı çıkarmaları gerektiğini ispatlayan bir şey. İnsana tüm bunları yapabilmek için yazı gerekliydi: Sözcüklerin vücut bulmaları ve bir zemin üzerinde tüm ihtişamlarıyla yüzyıllarca salınmaları… Böylece yaşanan anların yağmurdaki gözyaşları gibi zamanın içinde kaybolup gitmelerini engelleyen nadide bir buluş oldu yazı.

Yazının icadı konusundaki ekonomik, politik, coğrafik, tarihi ve daha ne varsa tüm gerek ve çıkarlar göz ardı edilirse, insanın yazıyı kullanma isteğinin altından deminden beri tekrarlayıp durduğum o arzu çıkacaktır: Öldükten sonra da yaşama isteği.

İşte bu yüzden severiz yazıyı. Bu yüzden yazı yazmayı iş edinen kimseler bizlerden de bahsetsinler isteriz. Bizim hayatlarımızı da yazsın, hiç değilse o koca koca kitaplarından birine bizi sokuversin de, üç beş cümleyle de olsa orada sonsuza kadar yaşayalım isteriz. Bu istek bize atalarımızdan kalan bir mirastır. Bir içgüdü. Engel olunması imkânsız, aslında engellenmesi de gereksiz, masum bir düş…

Bu yüzden hayatım boyunca bana ‘Benim hayatımı yazsana. Roman gibidir,’ diyen kimseye asla yukarıdan bakmayacağım. Onlara nazikçe gülümseyecek ve neden böyle söylediklerini anladığımı, benim de çoğu zaman aynı düşleri kurduğumu bilmelerini sağlayacağım. Sonra da birkaç manevrayla konuyu değiştirip, onlara fark ettirmeden hikâyelerinin bir ucundan okumaya başlayacağım. Çünkü her insanın hayatı okunmayı bekleyen bir hikâyedir. Ve şunu çok iyi biliyorum ki, okumaktan kimseye zarar gelmez.


11 Eylül 2009 - Gümüldür


  
Luna
[email protected]




Bu köşe yazısı 2110 defa okundu. Toplam 811 kelime

Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa Pdf Formatı Pdf Formatı Yorum Ekle Yorum Ekle Arkadaşına Gönder Arkadaşına Gönder


[ Geri Dön: Luna ] - [ Yazarlar İndeksi ]

yorum
Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: bullshark Tarih: 2014-07-17 18:19:50
Puanım:


nerdesin yoksun uzun zamandır

Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: Esir Tarih: 2009-11-10 04:32:33
Puanım:


Güzel bir yazı olmus Luna..Kimlik mi zihniyet mi sorusunu aklıma getirdi..

Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: ergen Tarih: 2009-11-05 00:17:43
Puanım:


Ve sen Luna...

Senin bir gün büyük bir yazar olacağını biliyorum...

Çünkü o gücü sende görüyorum...

Her okur bir hayalperesttir.Ama her hayalperest bir edebiyatçı değildir...

Aralarından yalnızca düşlerini kâğıda dökmesini bilenler,eyleme geçebilenler yazar olur...

Soylu yazarların tek sermâyesi; içlerinden yansıyan ve tüm dünyayı aydınlatan ışıklarıdır..

O kutsal ışığı sende görüyorum Luna...

Tanrı''dan dilerim ki;yazar olma yolunda o kutsal ışık Dante''nin Vergilius''u gibi tek rehberin ve klavuzun olsun...

Dipnot:Birgün romanın çıkarsa kitabın ilk okuru(müşteri demeye dilim varmıyor) ben olacağım ve ilk imza gününe katılacağım...Söz...






Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: ergen Tarih: 2009-11-01 23:45:30
Puanım:


Yaşamak mı?Yazmak mı?Hayat bir yazar için her dem okunması ve yorumlanması gereken bir kitap olduğuna göre?Hangisi önce gelir?Yaşamak mı?Yazmak mı?İşte bütün mesele...Yaşarken yazmayı,yazarken de yaşamayı ihmâl etmemiş büyük dâhilerin-edebiyatçıların peyderpey tutmuş oldukları ''günlükler'',benim için her zaman büyük öneme hâizdir..Roman ve hikâyenin yanı sıra,bu günlüklerin edebî bir tür olarak eleştirmenlerce yeterince ele alınmadığını düşünüyorum..Kimi yazarların günlüklerini yayınlama cesaretini gösteremeyip az sayıda olmalarındandır bu belki de,kim bilir?Ünlü sinema yönetmeni Andrei Tarkowski''nin ''Zaman Zaman İçinde'' adıyla kitaplaştırdığı günlüklerini okumadan onun sanatı hakkında sağlıklı bir yargıya varamaz,ya da mesela bir Franz Kafka''nın günlüklerini okumadan da onun ''Dava'' ve ''Dönüşüm'' adlı yaptlarını hangi hâlet-i ruhiye içinde yazdıklarını anlayamazsınız..Bu yüzden günlükler sanatı üzerine düşünen yazarın yapmış olduğu bir nevi iş içinde eğitim,antrenman ve hazırlık aşaması,seyir defteri,ve başyapıtlara fidelik eden temel yapıtaşlarının hazırlandığı laboratuarlar,öncü eserler,haberci kitaplardır...Büyük eserlerin şifresini çözen gizli ipuçlarını orada bulabilirsiniz...Bu yüzden Andrey Tarkowski:''Yazarların en çok ilgimi çeken yanı,tuttukları günlükleridir!'''' demiştir..Yazımızı W.Shakespeare''in dillere pelesenk olmuş o ünlü sözüyle noktalayalım:''Tüm dünya bir tiyatrodur!Kimine kral rolü düşer kimine de çöpçü..Rolünü iyi yapan alkışlanır!...''

Yaşamak mı?Yazmak mı?
Olmak ya da olmamak?
İşte bütün mesele...

Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: Luna Tarih: 2009-10-21 18:18:35
Puanım:


Çok çok teşekkür ederim bullshark. Gerçekten çok mutlu oldum iyi dileklerini duyunca.. Diğer yazılarımı da takip ettiğini anlıyorum yorumlarından. Ama bir adaletsizlik var burada; sen beni tanıyorsun sanırım. Bense senin kim olduğunu bilmiyorum. Gizemli kimliğini ne zaman açıklayacaksın? =)

Öldükten Sonra Yaşamak
Gönderen: bullshark Tarih: 2009-10-20 02:31:45
Puanım:


bence kendine haksızlık etmemelisin.diğer yazılarını okudum gayet anlaşılır ve akıcı.bu konuda asla mütevazi olma lütfen.kitap çıkarmasan bile benim için yazarsın.maalesef ülkemizin insanları kitap okumayı pek sevmediğinden mesleğini idrak edemiyorlar.
umarım kitapların hep yok satar.romanların sinemaya uyarlanır.sana stephen king gibi başarılı bir hayat dilerim. (bu adamın filmlerinden hala tırsarım)

Kose Yazilari ©
MetalTR.NET'de yayınlanan tercümeler, biyografiler, köşe yazıları, resimler ve sair materyaller izinsiz ve kaynak gösterilmeksizin kullanılamaz.
Copyright © 2004-2012 MetalTR.NET
| Yasal Uyarı



Sitemap - forumtags -
Web site engine code is Copyright © 2003 by PHP-Nuke. All Rights Reserved. PHP-Nuke is Free Software released under the GNU/GPL license.
Sayfa Üretimi: 0.10 Saniye
Untitled Document